(Askeri) DÖKÜNTÜ, SARKAN: Bariz bir amacı veya tayin edilmiş bir görevi olmaksızın birliklerinden, yürüyüş kolundan veya teşkillerinden ayrı düşmüş herhangi personel, araç, gemi veya uçaklar. Ayrıca bakınız: "line of drift"
(Askeri) DÖKÜNTÜ TOPLAMA MERKEZİ: Personeli askeri inzibat birlikleri tarafından temin edilen ve bu personel tarafından faaliyette tutulan bir nokta. Döküntüler kıtalarına iade edilmek veya diğer şekilde işlem görmek üzere burada tutulurlar
(Askeri) DÖKÜNTÜ HATTI: Tümen orta topçusuna ait mevzilerin gerisinde, muharebe bölgesi veya savunma kesimi ortasından uzanan, üzerine personel dikilmiş veya boş durumdaki bir askeri inzibat kontrol hattı. Bu hat; döküntülerin, savunma hattını geçen veya sızan düşman personelinin yakalanmaları için, bir komutan tarafından tayin edilir. Personelle teçhiz edildiği takdirde, sabit nokta veya devriyelerden yada ikisinin karışımından ibaret olur
(Askeri) DÖKÜNTÜ TOPLAMA NOKTASI: Askeri inzibat devriyelerinin faaliyet gösterdiği bir döküntü hattı üzerinde tesis edilmiş nokta. Devriyeler topladıkları döküntüleri bu noktaya getirirler. STRAIGHT LINE METHOD OF COMPUTING REPLACEMENT FACTORS: DEĞİŞTİRME FAKTÖRLERİ BASİT HESAPLAMA YÖNTEMİ: Bir maddeden; belirli bir süre içinde yapılmış değiştirme dağıtım miktarının, bu süre içinde kullanılan madde miktarı ortalamasına bölünmesi. Bu yöntem; özellikle, bir madde grubu yaş dağılımı, herhangi bir maddeden, her devrede aynı yüzde oranında bir değiştirme yapılacak şekilde istikrar kazandığı zaman uygulanır. Bu oran; değiştirme faktörü süresinin, madde miat ortalamasına bölünmesiyle elde edilecek miktara eşit olmalıdır. Ayrıca bakınız: "supply replacement factors and consumption rates"
One who straggles, or departs from the direct or proper course, or from the company to which he belongs; one who falls behind the rest; one who rambles without any settled direction
The stragglers are the people in a group who are moving more slowly or making less progress than the others. There were two stragglers twenty yards back. a person or animal that is behind the others in a group, because they are moving more slowly
To wander from the direct course or way; to rove; to stray; to wander from the line of march or desert the line of battle; as, when troops are on the march, the men should not straggle
If a small quantity of things straggle over an area, they cover it in an uneven or untidy way. Her grey hair straggled in wisps about her face They were beyond the last straggling suburbs now