تعريف storming في الإنجليزية التركية القاموس.
- büyük bir kuvvetle saldırma
- storm
- fırtına
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
Öğlen hava çok fırtınalıydı.
- It was very stormy in the afternoon.
- storming of the bastille
- (Tarih) Fransız Devrimi esnasında,National Assembly'nin bastırılacağı söylentisi üzerine 80.000 kişinin Bastille'e (hapishane)yürümesi sonucu birçok kişinin yaralanması ve ölmesiyle sonuçlanan olaylar
- storm
- (Askeri) SAĞANAK HÜCUMU YAPMAK: Bir düşman mevziine çok şiddetli bir hücum yapmak
- storm
- {i} kasırga
Gökbilimciler, Büyük Kırmızı Leke'nin Jüpiter'in atmosferindeki büyük bir kasırga benzeri fırtına olduğunu düşünüyorlar.
- Astronomers think the Great Red Spot is a large hurricane-like storm in Jupiter's atmosphere.
Bir fırtına rüzgarın hızı saatte yüz on dokuz kilometreyi aştığında kasırgaya dönüşür.
- A storm turns into a hurricane when the wind speed goes over a hundred nineteen kilometers an hour.
- storm
- {f} çok öfkeli bir halde
- storm
- {f} taarruz etmek
- storm
- {f} şiddetli bir şekilde hücum ederek (bir yeri) fethetmek; şiddetli bir şekilde hücum etmek
- storm
- {f} fırtına gibi esmek
- storm
- {i} kargaşa
- storm
- şiddetli öfke veya heyecan
- storm
- {f} öfkelenmek
- storm
- {i} kıyamet
- storm
- {i} hücum
Tom odaya hücum etti.
- Tom stormed into the room.
Tom ofise hücum etti.
- Tom stormed into the office.
- storm
- müstahkem yere hücum etmek
- storm
- fırtına patlamak
- storm
- {f} saldır
On beş bin göçmen Kanal Tüneli'ne saldırdı.
- Fifteen hundred migrants stormed the Channel Tunnel.
- storm
- müstahkem bir yere hücum
- storm
- fırtınalı geçmek
- storm
- storm and stress buhran devresi
- storm
- {f} kıyameti koparmak
- storm
- bora çıkmak
- storm
- {f} hücum etmek
- storm
- {f} şiddetli esmek
- storm
- {i} fırtınanın yarattığı dalgalanma
- storm
- {f} zorla girmek
- storm
- hiddetten köpürmek
- storm
- {i} telaş
- storm
- tufan
- storm
- {f} saldırmak
- storm
- öfkeli bir halde gitmek
- storm
- fırtına esmek
- storm
- kudurmak
- storm
- bağırıp çağırmak
- storm
- sağanak
Küçük sağanaklar uzun sürer ama ani fırtınalar kısadır.
- Small showers last long, but sudden storms are short.
- storm
- (Askeri) kuvvetli fırtına
- storm
- tipi
- storm
- fırtına çıkmak
- storm
- heyecan
- storm
- ani duygusal taşkınlık
- storm
- yüksek ses
- storm
- çok öfkelenmek
- storm
- öfke
Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.
- Tom stormed into his office and slammed the door.
Fırtına onun öfkesini azalttı.
- The storm remitted its fury.
- brain storming
- (Dilbilim) beyin cimnastiği