Hikâye doğru görünüyor.
- The story seems true.
Hikâye doğru görünüyor.
- The story appears to be true.
Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.
- You need an elevator if you want to go down twenty storeys.
Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.
- All storeys of the house are made of wood.
Hikâye doğru görünüyor.
- The story seems true.
Hikâyesi doğru olmayabilir.
- His story may not be true.
Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
- Kate was surprised by Brian's story.
Ben iki katlı bir evde yaşarım.
- I live in a two story house.
Söylenti Mary'nin boşanmak istemesi.
- The story is that Mary wants a divorce.
Bu kolay İngilizce ile yazılmış bir hikaye.
- This is a story written in easy English.
Bu, basit İngilizce ile yazılmış bir hikaye.
- This is a story written in simple English.
Tom için bir uyku masalı okur musun?
- Would you mind reading a bedtime story to Tom?
Oğluna bir masal anlattı.
- He told a bedtime story to his son.
Bu destansı bir hikaye.
- This is an epic story.
Onun hikayesi bir yalan olamayacak kadar çok mantıksız.
- His story is too preposterous to be a lie.
Ne yalan söylersem söyleyeyim, Annem bana inanır.
- Whatever story I tell, Mother believes me.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Kızın hakkındaki öykü, haberlerdeydi.
- The story about the girl was in the news.
Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
- I recalled a newspaper story about those twins.
Sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
- I want to tell you a story.
Hikaye anlatmak ister misin, yoksa benim anlatmam mı gerekiyor?
- Do you want to tell the story, or should I?
For superstitious reasons, many buildings number their 13th storey as 14, bypassing 13 entirely.
Our shop was on the fourth story of the building — we had to install an elevator.
What will she do without being able to watch her stories?.