Japonya durgunluktan kurtulmak için hala mücadele veriyor.
- Japan is still struggling to emerge from recession.
Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
- If it hadn't been for you, he would still be alive.
Merhaba? Hâlâ burada mısın?
- Hello? Are you still here?
Ellerinizi hareketsiz tutun.
- Keep your hands still.
Tom hareketsiz duruyordu.
- Tom was standing still.
Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
Rick ve Carol, iki ay önce ayrıldılar ama yine de o onu karşılıksız seviyor.
- Rick and Carol broke up two months ago, but he's still carrying a torch for her.
Merhaba? Hâlâ burada mısın?
- Hello? Are you still here?
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
- She has a lot of faults. Still, I like her.
Şimdi bundan bahsetmek için henüz çok erken.
- It's still too early to talk about this now.
Tom henüz Boston'da yaşamıyor.
- Tom still doesn't live in Boston.
Ben hâlâ bir fincan daha kahve için zamanımın olduğunu düşünüyorum.
- I think I still have time for another cup of coffee.
Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.
- Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
Fiyatlar daha da artacak.
- Prices are going to rise still further.
Yine de, savaş bitmedi.
- Still, the war was not over.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
- I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
Bazen onu yapmak hâlâ hoşuma gidiyor.
- I still like to do that sometimes.
Hala Esperanto dilinde yazmaktan hoşlanıyorum.
- I still like to write in Esperanto.
Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.
- Beware of a silent dog and still water.
Her şey akar ve hiçbir şey sabit kalmaz.
- Everything flows and nothing stays still.
Sabit diskime hâlâ format atamadım.
- I still couldn't format my hard disk.
Tom'un kıpırdamadan durma sorunu var.
- Tom has trouble standing still.
Hareket etme ve sessiz kal.
- Stand still and keep silent.
Oda hâlâ mezar kadar sessizdi.
- The room was as still as the grave.
O hâlâ şiirler yazıyor.
- She still writes poems.
O hâlâ şiirler yazıyor.
- He still writes poems.
Tom kanepede çok sakin oturdu.
- Tom sat very still on the couch.
Tom kusursuzca sakin durdu.
- Tom stood perfectly still.
Lechery, lechery, still wars and lechery; nothing else holds fashion.
Still waters run deep.
Tom is tall; Dick is taller; Harry is still taller.
I’m not hungry, but I’ll still manage to find room for dessert.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
Still that animal before it hurts someone.
any drop of slombring rest / Did chaunce to still into her wearie spright .