steadfast, valiant

listen to the pronunciation of steadfast, valiant
الإنجليزية - التركية

تعريف steadfast, valiant في الإنجليزية التركية القاموس.

sad
{s} mahzun
sad
{s} acı

Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder. - Listening to sad music makes me happy.

Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı. - The movie was so sad that everybody cried.

sad
{s} acıklı

Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız. - We are faced with a very sad situation.

Ne kadar hüzünlü ve acıklı! - How sad and pathetic!

sad
{s} hüzünlü

Bana böyle hüzünlü bakma. - Don't give me such a sad look.

Bu öylesine hüzünlü bir hikaye. - This is such a sad story.

sad
{s} çok kötü: a sad state of affairs çok kötü bir
sad
{s} iflah olmaz
sad
{s} hamur olmuş
sad
hüzün

Bu öylesine hüzünlü bir hikaye. - This is such a sad story.

Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu. - His sad story touched my heart.

sad
(sıfat) mahzun, üzgün, hüzünlü, üzüntülü, üzücü, acı, acılı, acıklı, hazin, adam olmaz, iflah olmaz, kasvetli, iç karartıcı, koyu, hamur olmuş
sad
üzüntü

Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi. - Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.

O, bana üzüntülü şekilde baktı. - She looked sadly at me.

sad
{s} kederli, üzgün: sad person kederli kimse
sad
(Tekstil) koyu, donuk
sad
{s} koyu
sad
hayırsız
sad
esef edilecek
sad
yetersiz
sad
acınacak
sad
bedbaht
sad
sadnesskeder
الإنجليزية - الإنجليزية
sad

And thus they strekyn forth into the stremys, many sadde hunderthes.

steadfast, valiant
المفضلات