sporcu

listen to the pronunciation of sporcu
التركية - الإنجليزية
athlete

I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all. - Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.

That athlete won three times in a row in this tournament. - O sporcu bu turnuvada üst üste üç kez kazandı.

sportive
athletic
player
sportsman, athlete, player
sportsman, gentlemanly player
sportsmanlike, gentlemanly
professional athlete; person who engages in sports
(person) who engages in sports; athletic
sportswoman
(Pisikoloji, Ruhbilim) sportsperson
sportsman

He appears to have been a great sportsman. - O harika bir sporcu gibi görünüyor.

He had the appearance of a sportsman. - O bir sporcunun görünüşüne sahipti.

sportman
sporting
sportsmen
sporcu kalbi
athletic heart
sporcu yiyeceği
(Spor) athlete's foot
atlet (sporcu)
(Spor) athlete
formunu korumamış (sporcu)
soft
milli sporcu
National Sports
profesyonel sporcu
professional athletes
(sporcu) sezonu kapamak
(Spor) close the season
(sporcu) sezonu kapamak
(Spor) end the season
(sporcu) sezonu kapatmak
(Spor) end the season
(sporcu) sezonu kapatmak
(Spor) close the season
altın madalyalı sporcu
gold medalist
altın madalyalı sporcu
gold medallist
amatör olduğunu iddia eden profesyonel sporcu
shamateur
bayan sporcu
sportswoman
güçlü sporcu
hearty
التركية - التركية
Sporla uğraşan kimse: "Devlet başarılı sporcuyu korur."- Anayasa
Sporla uğraşan (kimse)
sportmen
sporcu
المفضلات