Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
- His speech contained many fine phrases.
Konuşma yarım saat sürdü.
- The speech lasted thirty minutes.
Korku onu suskun bıraktı.
- Fear left him speechless.
Senin suskun olduğunu görebiliyorum.
- I can see you're speechless.
Müzik insanlık için ortak bir dildir.
- Music is a common speech for humanity.
Tom'un bir an için dili tutuldu.
- Tom was speechless for a moment.
Başkan, muhabire demeç verdi.
- The president handed the speech to the reporter.
O sadece bir konuşma şekli idi.
- That was only a figure of speech.
O sadece bir konuşma şekliydi.
- It was just a figure of speech.
Nefret söylemi olarak etiketleme konuşma sosyal baskı vasıtasıyla ifade özgürlüğünü sınırlamak için bir yoldur.
- Labelling speech as hate speech is a way to limit free speech by means of social pressure.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum.
- I do not know if, to use your manner of speech, he loves you; but I know that he will return.
Sadece insan konuşma yeteneğine sahiptir.
- Only human beings are capable of speech.
Ben neredeyse dilsizim.
- I'm almost speechless.
Gördüğüm şey beni dilsiz bıraktı.
- What I saw left me speechless.
Ben dehşete düştüm. Beni nutku tutulmuş bırakıyorsun.
- I'm appalled. You leave me speechless.
It was hard to hear the sounds of his speech over the noise.
The candidate made some ambitious promises in his campaign speech.