Oyunların hiçbiri heyecan verici değil.
- None of the games were exciting.
Uzay yarışı tarihte heyecan verici bir dönemdi.
- The space race was an exciting time in history.
Genç ve heyecanlıydı.
- He was young and exciting.
Bugün çok heyecanlı bir gün.
- Today is a very exciting day.
İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici.
- This story is interesting, funny and even exciting.
Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.
- That's a very compelling story.