Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
- There was nothing but an old chair in the room.
Odanın etrafında koşma.
- Don't run around in the room.
Hangi odada kalmak istersiniz?
- In which room would you like to stay?
Bir otel odası rezervasyonu yaptınız mı? Henüz değil, üzgünüm.
- Have you reserved a hotel room? Sorry, not yet.
Oturma odası yemek odasına bitişiktir.
- The living room adjoins the dining room.
Odadaki herkes ne meydana geldiğiyle ilgili sersemledi.
- Everyone in the room was stunned by what happened.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
- When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Televizyon için yer açmalısın.
- You must make room for the television.
Onun yetenekli bir sanatçı olduğundan şüphe etmeye yer yok.
- There is no room to doubt that he is a gifted artist.
Bir pansiyonda yaşıyorum.
- I live in a rooming house.
Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
- Why don't we share a room?
Neden benim odamdasın?
- Why are you in my room?
Herkes için yeterli boş yer var.
- There's enough room for everybody.
O odada gerçekten oturmak istemiyorum.
- I really don't want to sit in that room.