Even the human race will become extinct one day.
- İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.
All humans on Earth are descended from a common ancestor.
- Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.
English and German share a common ancestor.
- İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.
Does anyone know Tom's family name?
- Herhangi biri Tom'un soyadını biliyor mu?
In China, we put our family name first, then our name.
- Çin'de önce soyadımızı sonra adımızı koyarız.
Tom is peeling the potatoes.
- Tom patatesleri soyuyor.
Tom ate the orange without peeling it first.
- Tom, daha kabuğunu soymadan portakalı yedi.
I am a decendant of Isreal's famous King David.
- Ben İsrail'in ünlü kralı Davut'un soyundanım.
She's a descendant of King George!
- O, Kral George'un soyundandır.
The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia.
- Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.
She is of American parentage.
- O, Amerikan soyundandır.
Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.
- Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.
One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank.
- Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.
The police arrested a suspect in connection with the robbery.
- Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.
Tom devised a plan to burglarize Mary's house.
- Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.
Dan said his house had been burglarized.
- Dan evinin soyulduğunu söyledi.
She stripped the child and put him in the bath.
- O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.
She is of American parentage.
- O, Amerikan soyundandır.
The English language is cognate to the German language.
- İngiliz dili Alman diline soydaştır.
English and German share a common ancestor.
- İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.
Tom peeled the potatoes.
- Tom patatesleri soydu.
Peel the potatoes and carrots.
- Patatesleri ve havuçları soy.
We were burgled once.
- Biz bir kez soyulduk.
She stripped the child and put him in the bath.
- O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.
Tragedy is the entertainment of the nobles.
- Trajedi soyluların eğlencesidir.
Helium, neon, argon, krypton, xenon and radon are noble gases.
- Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon soy gazlardır.
Abstract art is something to feel.
- Soyut sanat hissedilecek bir şeydir.
Your explanation is too abstract for me.
- Senin açıklaman benim için çok soyut.
My father struggled with the robber.
- Babam soyguncu ile mücadele etti.
Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
- Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
Pour in four tablespoonfuls of sherry and four tablespoonfuls of soy, as much vinegar as the jar will hold, and cover closely until wanted.
The soy crop is looking good this year.
ABD'nin Çin'e ihraç ettiği başlıca ürün soya fasülyesiydi.
- The top U.S. export to China was soybeans.
Tom soya fasulyesi fiyatlarının neden düştüğünü merak ediyordu.
- Tom wondered why soybean prices were dropping.
Tom soya fasulyesi fiyatlarının neden düştüğünü merak ediyordu.
- Tom wondered why soybean prices were dropping.
Tavuk, ton balığı ve soya fasulyesi iyi protein kaynaklarıdır.
- Chicken, tuna and soybeans are good sources of protein.