Mary kederli bir şekilde babasını gömdü.
- Mary sorrowfully buried her father.
Mary kederli bir şekilde oğlunu gömdü.
- Mary sorrowfully buried her son.
Eşi öldüğünde büyük üzüntü hissetti.
- He felt great sorrow when his wife died.
Haber onu üzüntü ile doldurdu.
- The news filled her with sorrow.
Başkalarının acı ve mutluluğu, bizim kendi acı ve mutluluğumuzdur.
- The happiness and sorrow of others is happiness and sorrow of our own.
Büyük olsalar bile, bütün acılar dayanılabilir olmalı.
- All sorrows should be tolerable, even if they are great.
İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.
- As long as we're together, all the sorrow is nothing but an occasion to become closer.
Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
- Delight is the opposite of sorrow.
Sorrow not, sir,’ says he, ‘like those without hope.’.