You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
She was through with him.
The arrow went straight through.
Who will ultimately decide?
- Eninde sonunda kim karar verecek?
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
The drugstore is at the end of this road.
- Eczane yolun sonunda.
I found his latest novel interesting.
- Onun en son romanını ilginç buldum.
His latest novel is well worth reading.
- Onun en son romanı okumaya değer.
Date of last revision of this page: 2010-11-03
- Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
Lastly, she went to America.
- Son olarak o Amerika'ya gitti.
Finally we have learned the truth.
- Sonunda,gerçeği öğrendik.
Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
- Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.
Whatever happens, I'll stick to my principles to the bitter end.
- Ne olursa olsun sonuna kadar ilkelerime bağlı kalacağım.
Laugh as much as you like; I'll stick to my plan to the bitter end.
- İstediğin kadar gül; ben sonuna kadar planıma sadık kalacağım.
Keep your eyes wide open before marriage and half shut afterwards.
- Evlenmeden önce gözlerinizi sonuna kadar açık tutun ve daha sonra yarı kapalı tutun.
The back door's wide open.
- Arka kapı sonuna kadar açık.
In all cases, love is perseverance.
- Her durumda, sevgi sonuna kadar direnmedir.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
Apply two coats of the paint for a good finish.
- İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.
If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
Many diseases result from poverty.
- Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
- Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
What led you to this conclusion?
- Seni bu sonuca götüren nedir?
It made me supremely happy.
- Bu beni son derece mutlu etti.
He went to the store at the last minute, just before it closed.
- O, tam kapanmadan önce, o son dakikada dükkâna gitti.
Close the door after you.
- Sizden sonra kapıyı kapatın.
Hurry up, or you will be late for the last train.
- Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
Did the error occur right from the start or later on? - When?
- Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
He talked about ending the war in Korea.
- Kore'deki savaşa son verme hakkında konuştu.
The story had a happy ending.
- Hikayenin mutlu bir sonu vardı.
I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
- Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.
- Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu.
This town hasn't changed much in the last ten years.
- Bu kasaba son on yıl içerisinde çok fazla değişmedi.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
When I was 17, I injured myself playing football. I collided with someone and as a result of this I broke some of my teeth.
- 17 yaşındayken, futbol oynarken kendimi yaraladım. Birisiyle çarpıştım ve bunun sonucu olarak dişlerimden bazılarını kırdım.
After slapping Tom's right cheek, Mary stomped on his left foot.
- Mary, Tom'un sağ yanağına tokat attıktan sonra, sol ayağının üstünde tepindi.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
He took charge of the firm after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
He took charge of the firm after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.
The contract expires today.
- Antlaşma bugün sona eriyor.
My driver's license expires at the end of this month.
- Sürücü lisansım bu ayın sonunda sona eriyor.
Yesterday was the last day of school.
- Dün okulun son günüydü.
Saturday is the last day of the week.
- Cumartesi, haftanın son günüdür.
Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
- Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.
- Tom işini kaybetti. Çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabildiği sonucuna vardı.
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri, 27 Mart 2013 tarihinde bir sonuç oturumu için bir araya gelecek.
Tom was utterly disappointed.
- Tom son derece hayal kırıklığına uğradı.
Tom looks utterly confused.
- Tom son derece şaşırmış görünüyor.
I heard there were many double suicides in Sonezaki.
- Sonezaki'de birçok çift intihar olduğunu duydum.
Monica Sone was a Japanese-American writer.
- Monica Sone, Japon asıllı Amerikalı bir yazardı.
Water will evaporate after it is boiled.
- Su kaynatıldıktan sonra buharlaşır.
What would you like after dinner? Coffee, tea, or mint water?
- Akşam yemeğinden sonra ne istersin? Kahve, çay ya da nane suyu?
We arrived about forty-five minutes after sunset.
- Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
- Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
I need your answer by the end of the day.
- Günün sonuna kadar cevabına ihtiyacım var.
Tom can expect to hear from us by the end of the month.
- Tom gelecek ayın sonuna kadar bizden haber almayı bekleyebilir.
The war would be fought to the end.
- Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti.
We disputed the victory to the end.
- Zaferi sonuna kadar tartıştık.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
Sami learned he had terminal cancer.
- Sami son aşamada bir kanseri olduğunu öğrendi.
They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Tom is extremely thankful to Mary for her help.
- Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
He will have lived here for ten years by the end of next month.
- Gelecek ayın sonunda on yıldır burada yaşamakta olacak.
Tom can expect to hear from us by the end of the month.
- Tom gelecek ayın sonuna kadar bizden haber almayı bekleyebilir.
Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
In the end the two families accepted their fate.
- Sonunda iki aile kaderini kabul etti.
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.
The bus is full. You'll have to wait for the next one.
- Otobüs dolu. Bir sonraki için beklemeniz gerekecek.
I'm working full time in a bookshop until the end of September.
- Eylül sonuna kadar bir kitapçıda tam gün çalışıyorum.
One should add a full stop at the end of the sentence.
- Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
One should put a full stop at the end of the sentence.
- Biri cümlenin sonunda bir nokta koymalı.
Tom joined the navy after finishing college.
- Tom üniversiteyi bitirdikten sonra donanmaya katıldı.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
I'll come over after I finish the work.
- İşi bitirdikten sonra uğrayacağım.
I will study abroad when I have finished school.
- Okulu bitirdikten sonra yurtdışında eğitim yapacağım.
You must appropriately review the outcome of your bargain.
- Pazarlığının sonucunu uygun bir şekilde gözden geçirmelisin.
The game's outcome hangs on his performance.
- Oyunun sonucu onun performansına bağlı.
The latest issue of the magazine will come out next Monday.
- Derginin son basımı gelecek pazartesi yayınlanacak.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
When was the last time you paid a fine?
- En son ne zaman bir para cezası ödedin?
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter..
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.
- The elder sons are now quite independent of their father.
Tom oğullarını öldüren kaza için Mary'yi suçladı.
- Tom blamed Mary for the accident that killed their son.
Orada duran çocuk benim oğlumdur.
- The boy standing over there is my son.
Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- Tom told his son the story about a monster that ate children.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
O, şimdiye kadar sahip olduğumuz tek erkek evlat.
- He is the only son that we have ever had.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
- Tom told me I was like a son to him.