The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.
Ultimately, he ended up going to school.
- Sonuçta, okula gitmeye son verdi.
Recently, he's been drinking too much.
- Son zamanlarda, o çok fazla içki içiyor.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
The drugstore is at the end of this road.
- Eczane yolun sonunda.
Kelly's latest book appeared last week.
- Kelly'nin son kitabı geçen hafta çıktı.
His motorcycle is the latest model.
- Onun motosikleti en son model.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
He finally became the president of IBM.
- O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
Having finished my work, I left the office.
- İşimi bitirdikten sonra bürodan ayrıldım.
Apply two coats of the paint for a good finish.
- İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.
Many diseases result from poverty.
- Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
On the whole I am satisfied with the result.
- Bütün olarak ben sonuçtan memnunum.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
- Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
Only after a long dispute did they come to a conclusion.
- Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar.
It made me supremely happy.
- Bu beni son derece mutlu etti.
Close the door after you.
- Sizden sonra kapıyı kapatın.
The store is closed until further notice.
- Bir sonraki duyuruya kadar mağaza kapalı.
Hurry up, or you will be late for the last train.
- Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
In late August, the Allied forces captured Paris.
- Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
Most Hollywood movies have a happy ending.
- Birçok Hollywood filmleri mutlu bir sona sahiptir.
He talked about ending the war in Korea.
- Kore'deki savaşa son verme hakkında konuştu.
I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
- Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
In the last analysis, methods don't educate children; people do.
- Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.
When I was 17, I injured myself playing football. I collided with someone and as a result of this I broke some of my teeth.
- 17 yaşındayken, futbol oynarken kendimi yaraladım. Birisiyle çarpıştım ve bunun sonucu olarak dişlerimden bazılarını kırdım.
We will play football after school.
- Okuldan sonra futbol oynayacağız.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
He took charge of the firm after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
The contract expires today.
- Antlaşma bugün sona eriyor.
My driver's license expires at the end of this month.
- Sürücü lisansım bu ayın sonunda sona eriyor.
Saturday is the last day of the week.
- Cumartesi, haftanın son günüdür.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.
- Tom işini kaybetti. Çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabildiği sonucuna vardı.
He took charge of the firm after his father's death.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.
Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri, 27 Mart 2013 tarihinde bir sonuç oturumu için bir araya gelecek.
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
Tom looks utterly confused.
- Tom son derece şaşırmış görünüyor.
Tom was utterly disappointed.
- Tom son derece hayal kırıklığına uğradı.
I heard there were many double suicides in Sonezaki.
- Sonezaki'de birçok çift intihar olduğunu duydum.
Monica Sone was a Japanese-American writer.
- Monica Sone, Japon asıllı Amerikalı bir yazardı.
I needn't have watered the flowers. Just after I finished, it started raining.
- Çiçekleri sulamama gerek yoktu. Bitirdikten hemen sonra yağmur yağmaya başladı.
The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
It got cold after sunset.
- Gün batımından sonra hava soğudu.
We arrived about forty-five minutes after sunset.
- Gün batımından yaklaşık kırk beş dakika sonra vardık.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Sami learned he had terminal cancer.
- Sami son aşamada bir kanseri olduğunu öğrendi.
They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.
Tom is extremely thankful to Mary for her help.
- Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
Their equipment is extremely advanced.
- Onların cihazı son derece gelişmiş.
You will have guessed its meaning by the end of the chapter.
- Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.
Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerine sığacaktır.
Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
The last witness sealed the prisoner's fate.
- Son tanık mahkûmun kaderini belirledi.
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.
I'm working full time in a bookshop until the end of September.
- Eylül sonuna kadar bir kitapçıda tam gün çalışıyorum.
Tom had pockets full of cash after a lucky night at the casino.
- Kumarhanedeki şanslı bir geceden sonra, Tom'un cepler dolusu nakiti vardı.
There needs to be a full stop at the end of a sentence.
- Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
There's a full stop missing from the end of the sentence.
- Bu cümlenin sonunda bir nokta eksik.
Tom joined the navy after finishing college.
- Tom üniversiteyi bitirdikten sonra donanmaya katıldı.
I'll add the finishing touches.
- Son rötuşları ekleyeceğim.
Having finished my work, I left the office.
- İşimi bitirdikten sonra bürodan ayrıldım.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
You've got to answer for the outcome.
- Sonucun hesabını vermek zorundasın.
The outcome of the election is doubtful.
- Seçim sonuçları şüphelidir.
The latest issue of the magazine will come out next Monday.
- Derginin son basımı gelecek pazartesi yayınlanacak.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
When was the last time you paid a fine?
- En son ne zaman bir para cezası ödedin?
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter..
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Şimdi büyük oğullar babalarından oldukça bağımsızlar.
- The elder sons are now quite independent of their father.
Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
- His wife bore him two daughters and a son.
Orada duran çocuk benim oğlumdur.
- The boy standing over there is my son.
Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu.
- His son became a famous pianist.
Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- My little son can drive a car.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.
Tom bana bir erkek evlat gibi.
- Tom is like a son to me.