sonradan

listen to the pronunciation of sonradan
التركية - الإنجليزية
later

As a young man, he did not know that he was to become famous later on. - Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.

Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers. - Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.

afterwards

He'd used the dirty brush to paint the wall green, and he did not clean it afterwards. - Duvarı yeşile boyamak için kullanılmış fırçayı kullanmıştı ve sonradan onu temizlemedi.

Refreshments will be served afterwards. - İkramlar sonradan sunulacak.

later on

Did the error occur right from the start or later on? - When? - Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?

As a young man, he did not know that he was to become famous later on. - Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.

subsequently

Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift? - Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?

in the sequel
later, afterwards
afterward

She was fine before lunch, but felt bad afterwards. - O, öğle yemeğinden önce iyiydi ama sonradan kendini kötü hissetti.

He'd used the dirty brush to paint the wall green, and he did not clean it afterwards. - Duvarı yeşile boyamak için kullanılmış fırçayı kullanmıştı ve sonradan onu temizlemedi.

post facto
belatedly
sonradan kazanılan
acquired

You might not like this beer at first. It's an acquired taste. - Önce bu biradan hoşlanmayabilirsin. Bu sonradan kazanılan bir tat.

sonradan edinilen
subsequently acquired
sonradan görmek
To see later
sonradan görmelik
of upstart
sonradan kazanılmış
acquired
sonradan kontrol
(Ticaret) post-clearance examination
sonradan kontrol
(Ticaret) post-release control
sonradan olma
be later
sonradan akla gelen düşünce
afterthought
sonradan beyazlatmak
to after-bleach
sonradan beğenilen tad
acquired taste
sonradan düşününce
on second thoughts
sonradan eşleme
postscoring, postsynch
sonradan gelme
subsequence
sonradan gelmek
ensue
sonradan görme
upstart
sonradan görme
nouveau riche

Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche. - Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.

sonradan görme
parvenu, upstart
sonradan görme
parvenu
sonradan görme
vulgarian
sonradan görme
1. (someone) who is a nouveau riche. 2. nouveau riche, (a) parvenu
sonradan kabul edilen üyeler
(Hukuk) admissed members
sonradan kazanmak
acquire
sonradan kazanılan özellik
acquired characteristic
sonradan kazanılmış vatandaşlık
(Hukuk) acquired nationality
sonradan olma zengin
new rich
sonradan senkronizasyon
postsynchronization
sonradan seslendirmek
to postsynchronize
yerinden sonradan bütçe
(Eğitim) ex-post budget
önemini sonradan anlama
hindsight
sonradan
المفضلات