sohle

listen to the pronunciation of sohle
ألمانية - التركية
[die] (ayak/ayakkabı) taban; tip
n {'zolı} e ayak tabanı; ayakkabı pençesi
الإنجليزية - التركية

تعريف sohle في الإنجليزية التركية القاموس.

bottom
{i} popo

Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz. - It's as smooth as a baby's bottom.

Sue'nun büyük bir poposu var ama o umursamıyor. - Sue has a big bottom, but she doesn't care.

bottom
altta

34. sayfada alttan yedinci satıra bak. - Look at the seventh line from the bottom on page 34.

Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz? - May we always be on top and not at the bottom.

bottom
en alt
bottom
en alta
bottom
alttan

Pantolon alttan giyilirdi. - The trousers were worn at the bottom.

34. sayfada alttan yedinci satıra bak. - Look at the seventh line from the bottom on page 34.

bottom
son

Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu. - Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.

Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim. - I'll bet my bottom dollar he'll succeed.

bottom
(out ile) en düşük seviyeye ulaşmak
bottom
{i} alt

Bir sayfanın alt kısmını okuyun. - Read the bottom of the page.

Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu. - Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.

bottom
alt dip/alt
bottom
(isim) dip, alt, kaynak, temel; gemi omurgası, tekne; dayanma gücü; kıç (Argo), popo
bottom
{s} dipteki
bottom
alt,dip
bottom
{i} dip, alt
bottom
{f} dip koymak
bottom
{i} kaynak
bottom
(fiil) dip koymak, temeline inmek, esasını araştırmak
bottom
gemi

Gemi denizin dibine battı. - The ship went down to the bottom of the sea.

Gemi denizin dibine battı. - The ship sank to the bottom of the sea.

bottom
çıkış
bottom
(Tekstil) zeminlemek
bottom
{f} esasını araştırmak