Birisi masanın üstünde yanan bir sigara bıraktı.
- Someone left a burning cigarette on the table.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
İşitebilmek için önde oturdu.
- He sat in the front so as to be able to hear.
Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
- Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.