تعريف skinned في الإنجليزية التركية القاموس.
- derili
- derisi yüzülmüş
- yüzülmüş
- {f} derisini yüz
- deri gibi
- {s} derisi soyulmuş
- {s} kabuk bağlamış
- skin
- {f} soymak
- skin
- cilt
Ultraviyole ışınları cilt kanserine neden olabilir.
- Ultraviolet rays can cause skin cancer.
Bir kan pıhtısı cilt üzerinde ortaya çıktığında iyidir ve vücut içinde ortaya çıktığında kötüdür.
- A blood clot is good when it occurs on the skin and bad when it occurs within the body.
- skin
- {i} ten
Onları memnun etmek için adını değiştirdin, ama bu ırkçılar ten rengini değiştirmeni de isteyecekler. Yapabilir misin bunu?
- You have changed your name to please them, but these racists are gonna also ask you to change the color of your skin. Can you do that?
Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.
- She felt the warmth of the sun on her skin.
- skin
- deri
Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
- When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
O bir deri bir kemik.
- She is all skin and bone.
- skin
- kabuk
- skin
- gömlek
- skin
- gön
Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
- When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
- skin
- (Gıda) derisini sıyırmak
- skin
- cezalandırmak
- skin
- çıkarmak
- skin
- (Konuşma Dili) dolandırmak
- skin
- (Konuşma Dili) haşlamak
- skin
- (Bilgisayar) dış görünüm
- skin
- yüzmek
Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.
- After you kill the sheep, you'll have to skin it.
- skin
- hafif yaralamak
- skin
- dövmek
- skin
- (Gıda) soymak deri
- skin
- (Tıp) cilt testi
- skin
- ancak
- skin
- deri yüzmek
- light skinned
- açık tenli
- skin
- kabuğunu soymak
- skin
- pösteki
- soft-skinned
- yumuşak derili
- spiny skinned animals
- derisidikenliler
- thick skinned
- vurdumduymaz
- thick-skinned
- vurdumduymaz
- thick-skinned
- duygusuz
- thick-skinned
- aldırmaz
- thin skinned
- duygusal
- thin-skinned
- alıngan
- thin-skinned
- buluttan nem kapan
- thin-skinned
- fazla duygusal
- dark-skinned
- Esmer, köyü tenli
- fair-skinned
- açık tenli
- hard-skinned
- Derisi kalın, dayanıkl, sağlam
- keep one´s eyes open/peeled/skinned
- gözünü açmak, gözünü dört açmak, tetikte olmak
- keep so.'s eyes skinned
- devam ediyorum. 'gözleri derili
- pachydermatous, thick skinned
- Kalın derili vurdumduymaz
- rough-skinned
- sert derili
- skin
- (Havacılık) Bir hava ya da deniz aracının dış kaplaması, kaporta
- skin
- teni
- skin
- cildin
- be thick skinned
- (deyim) vurdum duymaz olmak
- dark skinned
- kara derili
- dark skinned
- koyu tenli
- keep one's eyes skinned
- gözünü dört açmak
- keep one's eyes skinned
- dikkatli olmak
- keep one's eyes skinned
- gözkulak olmak
- skin
- {f} kabuğunu
- skin
- deri ile kaplamak
- skin
- {i} post
- skin
- {f} sıyırıp çıkarmak
- skin
- {i} tulum
- skin
- derisini soymak
- skin
- {f} sıyırmak; hafif yaralamak: He fell and skinned his knee. Düştü ve dizi sıyrıldı
- skin
- soyup soğana çevirmek
- skin
- {i} dazlak
Bir grup dazlak Tom'u öldüresiye dövdü.
- A group of skinheads beat Tom to death.
- skin
- deri ile örtülmek
- skin
- {i} süt, yoğurt v.b.'nin üstünde
- skin
- {f} -in derisini yüzmek
- skin
- {i} kabuk: banana skin muz kabuğu
- skin
- deri,v.derisini yüz: n.deri
- skin
- {i} zar
- skin
- {i} (hayvana ait) deri; post: bearskin ayı postu
- skin
- {f} sıyırmak
- skin
- {i} kaplama
- skin
- para yolmak
- skin
- {f} kazıklamak
- skin
- {f} derisini yüzmek
Koyunu öldürdükten sonra onun derisini yüzmek zorunda kalacaksın.
- After you kill the sheep, you'll have to skin it.
- skin
- {i} cimri
- skin
- (Tıp) deri, cilt, cutis
- skin
- skin the cat spor elleriyle demir çubuğa asılı iken ayakları ve bütün vücudu kolları
- thin skinned
- hassas
- thin skinned
- ince derili
- thin skinned
- duyarlı
- thin skinned
- duygulu