sinirsiz

listen to the pronunciation of sinirsiz
التركية - الإنجليزية
nerveless
boundless
sinir
{i} nerve

Tom's way of speaking gets on my nerves. - Tom'un konuşma şekli benim sinirlerimi bozuyor.

Tom's way of speaking got on my nerves. - Tom'un konuşma şekli sinirlerime dokundu.

sinir
anger

He was red with anger. - Sinirden kıpkırmızı olmuştu.

They anger us with their behavior. - Onlar bizi davranışlarıyla sinirlendiriyor.

sinir
{i} temper

He sometimes loses his temper for nothing. - Bazen sebepsiz yere sinirleniyor.

He lost his temper and hit the boy. - Sinirlendi ve çocuğa vurdu.

sinir
{s} nervous

Nervous people will scratch their heads. - Sinirli insanlar başlarını kaşırlar.

A nervous person will not be fit for this job. - Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.

sinir
{i} pet
sinir
{i} fury
sinir
tendon
sinir
(Havacılık) boundary
sinir
crabby
sinir
fibre
sinir
annoying

Why are you annoying your sister? - Kız kardeşini niçin sinirlendiriyorsun?

So annoying... Now I get a headache whenever I use the computer! - Çok sinir bozucu... Ne zaman bilgisayarı kullansam başıma ağrılar giriyor.

sinir
string
sinir
irritating

Tom is irritating because he always has to have his own way. - Tom her zaman kendi metoduna sahip olduğu için sinir bozucudur.

Tom is irritating because he always has to have the last word in any argument. - Tom bir tartışmada her zaman son söze sahip olduğu için sinir bozucudur.

sinir
equanimity
sinir
irksome
sinir
arse
sinir
bugger
sinir
{i} limit
sinir
neuronic
sinir
{i} border
sinir
border line
sinir
tantrum

You never know when he's going to throw another tantrum. - Onun ne zaman sinir krizi geçireceğini hiçbir zaman önceden kestiremezsin.

sinir
(Anatomi) nerve
sinir
quirk, peculiar trait, peculiarity of behavior
sinir
neural

Google uses a neural network to translate sentences. - Google, cümleleri çevirmek için bir sinir ağı kullanır.

sinir
nerve; sinew, fibre; anger, irritation; emotional balance, equanimity; crabby, irritating, irksome, annoying
sinir
equanimity, emotional balance: Bende sinir kalmadı. My nerves are shot./I'm very upset
sinir
sinew
sinir
anger; irritation
sinir
(Konuşma Dili) sinew, tendon; muscle fiber
sinir
irritating, exasperating (person, thing)
sinir
thing about which one is fastidious
sinir
choler
sinir
bordering
التركية - التركية
Kolayca sinirlenmeyen, sakin, sinirli karşıtı
Siniri olmayan
Sinir
(Osmanlı Dönemi) KETİTE
Sinir
(Osmanlı Dönemi) HIŞAŞ
sinir
Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet: "Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu."- R. N. Güntekin
sinir
Herhangi bir şey, bir olay karşısında tepki gösterme duyarlığı ve kişinin ruhsal niteliği: "Tren kalktıktan biraz sonra sinirlerdeki gerginlik geçer."- R. N. Güntekin
sinir
Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet
sinir
Hoşa gitmeyen, can sıkan
sinir
Rahatsız edici, hastalık derecesine varan özellik
sinir
Herhangi bir şey, bir olay karşısında tepki gösterme duyarlığı ve kişinin ruhî niteliği
sinir
Kas kirişi ve zarı
sinirsiz
المفضلات