تعريف sinirli في التركية الإنجليزية القاموس.
- {s} nervous
You don't have to be so nervous.
- Çok sinirli olmak zorunda değilsin.
Bill is nervous about the exam.
- Bill sınav hakkında sinirli.
- angry
I hope that you are not angry.
- Sinirli olmadığını umut ediyorum.
Tom seems frustrated and angry.
- Tom sinirli ve öfkeli görünüyor.
- irritable
Forgive me! I'm tired and irritable.
- Beni affet! Ben yorgunum ve sinirliyim.
- fuming
- cranky
- in suspense
- exercised
- quick-tempered
- restive
- annoyed
- nettlesome
- fractious
- wrought
- frustrated
- (deyim) hot blood
- edge
- pettish
- overstrung
- temperamental
- peckish
- peppery
- (Konuşma Dili) like a bear with a sore head
- techy
- short-tempered
- hot-headed
- jumpy
- tetchy
- (Konuşma Dili) in a bad temper
- highly strung
- angrier
- (Argo) het up
- peeved
Tom is really peeved.
- Tom gerçekten sinirli.
- bristly
- sinewy
- angry, in a temper; heated, irate
- (et) sinewy; (kişi) quick-tempered, hot-blooded, testy, surly, peppery, irritable, easily angered, cross, prickly, irascible
- in a pet
- upset
Tom didn't know why Mary was so upset.
- Tom Mary'nin bu kadar sinirli olduğunu bilmiyordu.
You seem to be very upset.
- Çok sinirli görünüyorsun.
- choleric
- on edge
- edgy
- full of sinews, sinewy, tendinous
- quick to anger, quick-tempered
- apoplectical
- ill-conditioned
- apoplectic
- tense and irritable, edgy, nervous
- ratty
- huffish
- nervy
- irate
- high-strung
- pissed off [sl.]
- out of humor
- ireful
- mad
Tom is mad at me and I can't say I blame him.
- Tom bana sinirli ama onu suçladığımı söyleyemem.
I'm not mad at anybody.
- Hiçkimseye sinirli değilim.
- huffy
- hot-blooded
- (et) sinewed
- liverish
- hot headed
- discomposedly
- pissed off
Tom's pissed off because he's not the one and only.
- Tom tek olmadığından dolayı sinirli.
- black
- crotchety
- tense
- furious
- irascible
- cross
- keyed-up
- sinir
- {i} nerve
There are twelve pairs of cranial nerves.
- On iki çift kranial sinir vardır.
The sciatic nerve is the longest nerve in the human body.
- Siyatik sinir insan vücudundaki en uzun sinirdir.
- sinir
- anger
I'm boiling with anger.
- Sinirden köpürüyorum.
They anger us with their behavior.
- Onlar bizi davranışlarıyla sinirlendiriyor.
- sinirli bakmak
- scowl
- sinirli olarak
- nervously
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
Tom looked around nervously.
- Tom sinirli olarak etrafına baktı.
- sinirli kimse
- (Argo) wuss
- sinirli olarak
- (Konuşma Dili) in a bad temper
- sinirli olmak
- get the jitters
- sinirli olmak
- be upset
- sinirli (et)
- sinewy
- sinirli bakan
- scowler
- sinirli olduğunuzu biliyorum
- I know you're upset
- sinirli olmak
- be hyped up
- sinirli olmak
- have the jitters
- sinirli olmak
- be nervous
- sinirli ruh hali
- frayed temper
- sinirli sinirli oynamak
- fidget with
- sinirli tip
- hothead
- sinir
- {i} temper
He sometimes loses his temper for nothing.
- Bazen sebepsiz yere sinirleniyor.
He lost his temper and hit the boy.
- Sinirlendi ve çocuğa vurdu.
- sinir
- {s} nervous
A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
Nervous people will scratch their heads.
- Sinirli insanlar başlarını kaşırlar.
- sinir
- {i} pet
- sinir
- {i} fury
- sinir
- tendon
- sinir
- (Havacılık) boundary
- sinir
- crabby
- sinir
- fibre
- sinir
- annoying
That's really annoying.
- O gerçekten sinir bozucu.
It's really very annoying.
- Bu gerçekten çok sinir bozucu.
- sinir
- string
- sinir
- irritating
Tom's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
- Bir hata yaptığında onu asla kabul etmeyeceği için Tom birlikte çalışmak için sinir bozucu bir kişi.
Tom is irritating because he always has to have his own way.
- Tom her zaman kendi metoduna sahip olduğu için sinir bozucudur.
- sinir
- equanimity
- sinir
- irksome
- sinir
- arse
- sinir
- bugger
- sinirli olmak
- be on edge
- sinir
- {i} limit
- sinir
- neuronic
- sinir
- {i} border
- sinir
- border line
- sinirli olmak
- be frustrated
- sinir
- tantrum
You never know when he's going to throw another tantrum.
- Onun ne zaman sinir krizi geçireceğini hiçbir zaman önceden kestiremezsin.
- sinir
- (Anatomi) nerve
- sinir
- quirk, peculiar trait, peculiarity of behavior
- sinir
- neural
Google uses a neural network to translate sentences.
- Google, cümleleri çevirmek için bir sinir ağı kullanır.
- sinir
- nerve; sinew, fibre; anger, irritation; emotional balance, equanimity; crabby, irritating, irksome, annoying
- sinir
- equanimity, emotional balance: Bende sinir kalmadı. My nerves are shot./I'm very upset
- sinir
- sinew
- sinir
- anger; irritation
- sinir
- (Konuşma Dili) sinew, tendon; muscle fiber
- sinir
- irritating, exasperating (person, thing)
- sinir
- thing about which one is fastidious
- sinir
- choler
- sinir
- bordering
- su sinirli otu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: suotugiller,riclülvezziye) common waterplantain
- çok sinirli
- high-strung
- çok sinirli
- highly strung