Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
O, eve vardığında bitkindi.
- He was exhausted when he got home.
Tom çok yorgun görünüyordu.
- Tom sounded exhausted.
Dağın zirvesine varmak için hâlâ yarıdan fazla gidecek yolumuz var. Gerçekten çok yorgun musunuz?
- We still have more than halfway to go to get to the top of the mountain. Are you really already exhausted?
Tom duvarın dibine yığıldı, bitmiş ve zavallı olarak.
- Tom slumped against the wall, exhausted and miserable.
Bir dakikadan daha az süre koştuktan sonra bitap düşerim.
- I get exhausted after running for less than a minute.
Bitap düşmeden önce sadece bir dakikadan daha az süreyle koşabilirim.
- I can only run for less than a minute before getting exhausted.