No sooner had Tom turned on the TV than the fuse blew.
- Tom televizyonu açar açmaz sigorta attı.
We must've blown a fuse.
- Sigortayı attırmış olmalıyız.
We sued the insurance company because it violated the terms of our policy.
- Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.
Tom and Mary were plotting to kill Tom's father for the life insurance.
- Tom ve Marry hayat sigortası için Tom'un babasını öldürmek amacıyla kumpas kuruyorlardı.
I'd like to insure this, please.
- Bunu sigortalamak istiyorum, lütfen.
He insured his house against fire.
- O evini yangına karşı sigortaladı.
This insurance covers everything.
- Bu sigorta her şeyi kapsar.
The insurance covers everything here.
- Sigorta buradaki her şeyi kapsar.
I would like to insure this package.
- Bu koliyi sigorta ettirmek istiyorum.
You pay 10,000 yen a month as an insurance premium.
- Sen sigorta primi olarak ayda 10.000 yen ödüyorsun.