Roma'da bütün görülecek yerleri bir günde görmek imkansızdır.
- It's impossible to see all the sights in Rome in one day.
Çoğu öğrenci okul gezilerinde Kyoto'nun görülmeye değer yerlerini geziyorlar.
- Most students do the sights of Kyoto on their school excursion.
Buralarda görülmeye değer yerler nedir?
- What are the main sights around here?
Kazada görme yeteneğini yitirdi.
- He lost his sight in the accident.
Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
- Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
- The accident deprived him of his sight.
Köpeği görür görmez kedi kaçtı.
- At the sight of the dog, the cat ran off.
Onları görüş alanımdan çıkarın.
- Get them out of my sight.
Hedef görüş alanında.
- The target is in sight.
Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.
- She stood astonished at the sight.
Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
Arkadaşlarımın görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of my friends.
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
- She caught sight of a rowing boat in the distance.
Manzaraları görmek için geldim.
- I've come to see the sights.
Ne güzel bir manzara!
- What a beautiful sight!
Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
- I fell in love with her on first sight.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
Ham petrol çağının sonu görünümde.
- The end of the era of petroleum is in sight.
Ham petrolün sonu görünümde.
- The end of the age of oil is in sight.
Onun Shibuya bakışını yakaladım.
- I caught sight of her at Shibuya.
İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
Görünürde hiçbir umut yoktu.
- There was no hope in sight.
Görünürde kimse yoktu.
- There wasn't a soul in sight.
Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.
- In the sight of God, all men are equal.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Onun iyi bir görme gücü vardır.
- He has a good eye sight.
Bir yılanı sadece görmek onu hasta ediyor.
- The mere sight of a snake makes her sick.
Gerçeği söylemek gerekirse, onu çok görmekten nefret ediyorum.
- To tell the truth, I hate the very sight of him.
Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.
- She felt faint at the sight of blood.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Ben görünce çok korktum.
- I was much frightened at the sight.
Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Provided they win,there is no doubt that he will have his sights set on the White House.
Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- Yesterday, my aunt regained her sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Onu gözden kaybettik.
- We lost sight of him.
Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.
- The man was lost sight of in the crowd.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.
He's a really remarkable mean and it's very hard to get him in one's sights;.
We spent a fortnight in Rome looking at all the sights.