seyahat etme

listen to the pronunciation of seyahat etme
التركية - الإنجليزية
journeying
traveling
{i} travel

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

seyahat etmek
{f} travel

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

She likes traveling best of all. - O en çok seyahat etmekten hoşlanır.

seyahat etmek
journey
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

seyahat etmek
{f} voyage
seyahat etmek
take a trip
seyahat etmek
be on the road
seyahat etmek
wayfare
seyahat etmek
travelling

I hate travelling by subway. - Ben metro ile seyahat etmekten nefret ederim.

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

seyahat etmek
(Ticaret) make a journey
seyahat etmek
wayfaring
seyahat etmek
raft
seyahat et
{f} traveling

She likes traveling best of all. - O en çok seyahat etmekten hoşlanır.

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

seyahat et
{f} traveled

My father traveled all over the world by air. - Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.

He traveled through the Tohoku district this summer. - O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.

seyahat et
{f} travelled

Tom and Mary travelled together around the world for three years. - Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.

They travelled all throughout Europe with me! - Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

She went travelling with her friend. - O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat etmek
get about
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat etmek
have a trip
seyahat etmek
to travel

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

Do you like to travel? - Seyahat etmekten hoşlanır mısınız.

seyahat etmek
to travel, to journey
seyahat etmek
peregrinate
yolcu koltuğunda seyahat etme
(Argo) riding shotgun
التركية - التركية

تعريف seyahat etme في التركية التركية القاموس.

seyahat etmek
Uzak yerleri gezerek görmek, yolculuk etmek
seyahat etme
المفضلات