seyahat et

listen to the pronunciation of seyahat et
التركية - الإنجليزية
voyage
{f} travel

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

{f} traveling

She likes traveling best of all. - O en çok seyahat etmekten hoşlanır.

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

{f} traveled

Tom and Mary traveled around Japan. - Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.

Roger traveled from town to town in the west. - Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

{f} travelled

We travelled all over the country. - Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.

They travelled all throughout Europe with me! - Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!

{f} journey
{f} wayfare
{f} travelling

I really like travelling. - Seyahat etmeyi gerçekten severim.

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

{f} wayfaring
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

peregrinate