seyahat ederek

listen to the pronunciation of seyahat ederek
التركية - الإنجليزية
traveling

Tom and Mary spent a year traveling around the world. - Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.

Some people think the president spends too much time traveling. - Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

travelling

If I were rich, I'd pass my time in travelling. - Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.

wayfaring
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

seyahat et
{f} traveling

She likes traveling best of all. - O en çok seyahat etmekten hoşlanır.

She is used to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

seyahat et
{f} traveled

Tom and Mary traveled around Japan. - Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.

He traveled through the Tohoku district this summer. - O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.

seyahat et
{f} travelled

Have you ever travelled alone? - Hiç yalnız seyahat ettin mi?

We travelled all over the country. - Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations. - Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.

She went travelling with her friend. - O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat ederek
المفضلات