Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü.
- Tom considered the problem settled.
Onlar Japonya'da yerleştiler.
- They settled in Japan.
Onlar Kanada'ya yerleştiler.
- They settled in Canada.
Yerleşmek için bir puanımız var.
- We have a score to settle.
Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- Tom says that he wants to settle down.
Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.
- The countries concerned settled the dispute by peaceful means.
Bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- What do you think is the best way to settle this conflict?
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Tom is ready to settle down and start a family.
Tom yerleşmeyi reddetti.
- Tom refused to settle down.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.
... We've sort of settled for being well. ...
... Greek-American woman, settled down, had kids. ...