O, Arkhangelsk'te onunla yerleşmek istiyordu.
- She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
O yerleşmek ve çocuk sahibi olmak istiyor.
- She wants to settle down and have children.
Bunu çözmek için tek yol var.
- There's only one way to settle this.
Bu anlaşmazlığı çözmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- What do you think is the best way to settle this conflict?
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Yerleşimciler, yapılan anlaşmalara her zaman saygı göstermediler.
- The settlers did not always honor the treaties.
O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.