Onlar bir yarım daire içine oturdular.
- They sat in a semi-circle.
Sami yarı fetal bir pozisyonda yan yatıyordu.
- Sami was lying on his side in a semi-fetal position.
It's a semi-colonial country.
Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
- Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Onlar bir yarım daire içine oturdular.
- They sat in a semi-circle.
O Avustralya'ya taşınana kadar yarı düzenli aralıklarla buluştuk.
- We dated on a semi regular basis until she moved to Australia.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
- The population of Italy is about half as large as that of Japan.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Yarım düzine yumurta aldım.
- I bought half a dozen eggs.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Tom, armudu yarı yarıya böldü.
- Tom cut the pear in half.
Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.
- The price of this book has been reduced by half.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
- Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
- This car can deactivate half of its engine's cylinders.
Mary sandalyeleri yarım daire şeklinde yerleştirdi.
- Mary placed the chairs in a semicircle.
Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
- The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
Nothing like a nice hot ethnic dish before you go to see that semi-expensive, semi-meaningful Off-Broadway show.
There was only one chair, a semi-easy chair with wooden arms that sported a huge, sharp, dangerous coil spring that poked way up from the middle of where the cushion used to be, like a bad joke..
Instead of magnifying the damnation of those who follow not the truth (as the village understood it), she was content to semi-quote.
... from semi to full. I may not agree with regulating that, but I wouldn't disagree with it on the ...
... give exclusive access or semi-exclusive access to certain parties. Like, the image of your ...