Tom'un işi ikinci-el arabalar satmaktır.
- Tom's work is selling second-hand cars.
Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.
- Every year, the organisation organises a number of meetings of volunteers who go door-to-door to sell Frisian books.
Satıcı bir araba satmak istiyor.
- The dealer wants to sell a car.
Ben çevrimiçi giysi satarım.
- I sell clothing online.
Oyuncak satıcısı çok samimiydi.
- The toy seller was very friendly.
O oyuncak çok satılıyor.
- That toy is selling like hot cakes.
Tom'u evini satmak için ikna etmek zor olacak.
- It'll be hard to convince Tom to sell his house.
Sahibi evini satmak için ikna etmek zor olacak.
- It will be hard to convince the owner to sell his house.
O kolay bir satış değildi.
- It wasn't an easy sell.
18 yaşından küçüklere alkollü içki ve sigara satışı yapmıyoruz.
- We do not sell alcoholic drinks or cigarettes to people under the age of eighteen.
a sellable commodity.
This is going to be a tough sell.
My boss is very old-fashioned and I'm having a lot of trouble selling the idea of working at home occasionally.
This old stock will never sell.
I don't know what she was selling when she pretended she liked him.