Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

sehr viel

listen to the pronunciation of sehr viel
ألمانية - التركية
{'ze: rfi: l} çok fazla
pek çok
dünya kadar
çok
الإنجليزية - التركية

تعريف sehr viel في الإنجليزية التركية القاموس.

lots of
bir sürü

Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi. - Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.

Bir sürü insan vardı. - There were lots of people.

very much
çok fazla

Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz. - Tom can't speak very much French.

Hanako keki çok fazla seviyor. - Hanako likes cake very much.

a great deal
bir hayli

Tom'a bir hayli hayranım. - I admire Tom a great deal.

Sana söyleyecek bir hayli şeyim var. - I have a great deal to tell you.

lots of
dünya kadar
lots of
bir dolu
lots of
sürüsüne bereket
lots of
derya gibi
lots of
kıyamet gibi
a good deal
bir dünya
a good deal
oldukça çok
a great deal
etek-etek
lots of
birçok

Hâlâ birçok batıl inanca inanılıyor. - Lots of superstitions are still believed in.

Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor. - Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me.

a good deal
1. çok: That cost him a good deal. Ona pahalıya mal oldu. İts climate iş a good deal like Cairo´s. Havası Kahire´ninkine çok benziyor. 2. k. dili kelepir. 3. k. dili iyi bir şey
a good deal
iyi bir anlaşma
a great deal
çok

Yapacak çok işim var. - I have a great deal to do.

Bugün yapacak çok işim var. - I have a great deal to do today.

a great deal
oldukça çok

Bu benim için oldukça çok şey ifade ederdi. - It would mean a great deal to me.

Ona oldukça çok borçluyum. - I owe him a great deal.

lots of
çok

Biz piknikte çok eğlendik. - We had lots of fun at the picnic.

Venedik'te her zaman çok turist vardır. - In Venice, there are always lots of tourists.