Her şeyde güzellik vardır, ama herkes görmez. Hayatın güzelliklerini yakaladığınız bir gün olsun.
- In allem steckt Schönheit, jedoch können es nicht alle sehen. Möge es ein Tag werden, an dem ihr die Schönheiten des Lebens entdeckt.
Babamı görmek istiyorum.
- Ich möchte meinen Vater sehen.
Filmi tekrar görmek istiyorum.
- Den Film will ich noch einmal sehen.
Daha fazla bilgi için www.example.com'a bakınız.
- See www.example.com for more information.
Lütfen ayrıntılar için aşağıya bakınız.
- Please see below for details.
Benim görüşüm kötüleşiyor.
- My eyesight is getting worse.
Tom'un kötü bir görüşü var.
- Tom has bad eyesight.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.
- His eyes searched my face to see if I was talking straight.
O, görme duyusunu bir kazada kaybetti.
- He lost his eyesight in an accident.
O iyi görme duyusuna sahip.
- He has good eyesight.
Tom görme yeteneği eskisi kadar iyi değil.
- Tom's eyesight isn't as good as it used to be.
O görme yeteneğini kaybetti.
- He lost his eyesight.
It almost scared me not to see you online for a whole day.
- Es hat mir fast Angst gemacht, dich einen ganzen Tag nicht online zu sehen.
It was a surprise to see all the students behaving with decorum on prom night.
- Es war eine Überraschung zu sehen, dass sich die Studenten am Abend des Abschlussballs alle anständig verhielten.
I have not spoken to our new neighbors; I simply know them by sight.
- Ich habe nicht mit unseren neuen Nachbarn gesprochen, ich kenne sie nur vom Sehen her.
I know him by sight, but I have never actually spoken to him.
- Ich kenne ihn vom Sehen, aber ich habe nie mit ihm gesprochen.