Biletini önceden aldın mı?
- Hast du schon deinen Fahrschein gekauft?
Ay bile onun güzelliğini kıskandı.
- Sogar der Mond war auf ihre Schönheit neidisch.
Bazıları çoktan fazlasıyla sarhoştular.
- Einige waren schon ziemlich blau.
Gel bakalım, tavşancık! Yatağa girme vakti çoktan geldi.
- Komm, mein Häschen! Es ist schon Zeit, ins Bettchen zu hüpfen.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Zaten Çince yazabiliyorum.
- I can already write in Chinese.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
Tren çoktan hareket etti.
- The train has already left.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Postacı önceden geldi mi?
- Has the mailman already come?
Önceden kitabı okudun?
- You've already read the book?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
- Tom has already signed up for that class.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Tom sadece birkaç gün önce bir kamera aldı fakat çoktan kaybetti bile.
- Tom bought a camera just a couple of days ago, but he's already lost it.
Ben zaten biletimi aldım.
- I've already bought my ticket.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count up to one hundred.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count to one hundred.
Tom neden onu halen yapmadı?
- Why hasn't Tom already done that?
Kaç yaşındasın? Ben halen 17 yaşındayım.
- How old are you? I'm already 17 years old.
I still don't like Cavalieri, Tonelli, or Fubini... and my oral calculus exam is already tomorrow.
- Ich mag Cavalieri, Tonelli und Fubini immer noch nicht, und morgen habe ich schon meine mündliche Analysisprüfung.
Sorry, the flight is already full.
- Tut mir leid, der Flug ist schon voll.