schachtel

listen to the pronunciation of schachtel
ألمانية - التركية
[die] kutu
n {'şahtıl} e kutu
kutu

Kutuda bir şey yoktu. - Es war nichts in der Schachtel.

Tom bir kutu elmayı ona gönderenin Mary olup olmadığını merak etti. - Tom fragte sich, ob es Mary war, die ihm die Schachtel mit den Äpfeln geschickt hatte.

alte Schachtel
yaşlı karı
الإنجليزية - التركية

تعريف schachtel في الإنجليزية التركية القاموس.

box
{i} kutu veya sandık dolusu
box
dövüşmek
box
kulübe

En yakın telefon kulübesi nerede? - Where is the nearest telephone box?

Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm. - I saw a number of people around the police box.

box
(mahkeme) kürsü
box
(the ile) televizyon
box
{f} boks yapmak
box
{i} televizyon

Televizyonda boks maçı gördüm. - I saw the boxing match on television.

Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin. - You shouldn't spend the whole day in front of the box!

box
yumruklaşm
box
hediye

Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi. - Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.

Ben meslektaşlarım için bir hediye olarak işe giderken bir kutu çikolata aldım. - I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues.

box
{i} loca
box
(isim) kutu, sandık, kutu veya sandık dolusu; at arabacısı yeri; jüri bölmesi; kompartıman, loca, kulübe; televizyon, teyp veya radyo; tokat, yumruk; şamar, şimşir [bot.]
box
{i} jüri bölmesi
box
{f} kutulamak
box
{i} kompartıman
box
külübe av külübesi
box
{f} kutuya koymak
box
{i} at arabacısı yeri
box
{f} boks yapmak. box s.o. on the ear birinin kulağına tokat atmak