You are our advocate Tom.
- Sen bizim savunucumuzsun, Tom.
Sami is his daughter's biggest defender.
- Sami, kızının en büyük savunucusudur.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
Why are you so defensive?
- Neden bu kadar savunucusun?
Don't get defensive. I'm not blaming you.
- Savunucu olmayın. Sizi suçlamıyorum.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
He advocates reform in university education.
- Üniversite eğitiminde reformu savunuyor.
No one is defending my country.
- Kimse ülkemi savunmuyor.
I was defending myself.
- Kendimi savunuyordum.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
They defended their country against the invaders.
- Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.