The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
- Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
Layla killed innocent and defenseless babies.
- Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.
Tom looks vulnerable.
- Tom savunmasız görünüyor.
Mary felt vulnerable.
- Mary savunmasız hissetti.
She advocated equal rights for women.
- Kadınlar için eşit hakları savundu.
He advocated the reduction of taxes.
- Vergilerin azaltılmasını savundu.
Tom was defending himself.
- Tom kendini savunuyordu.
No one is defending my country.
- Kimse ülkemi savunmuyor.
They defended their country against the invaders.
- Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.
Paris did her best to defend her liberties.
- Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.