تعريف save#as في الإنجليزية التركية القاموس.
- yeni adla sakla
- save
- (para) biriktirmek
- save
- kurtarmak
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- Bill dove into the river to save the drowning child.
O, onu kurtarmak için hayatını riske attı.
- She risked her life to save him.
- save
- {i} kurtarma
Birisi onu kurtarmalı, ya da o boğulacak.
- Someone needs to save him, or he'll drown.
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- Bill dove into the river to save the drowning child.
- save
- kayıt etmek
- save
- kazandırmak
Sana biraz zaman kazandırmak için bir yolum olduğunu düşünüyorum.
- I think I have a way to save you some time.
- save
- {i} sayıyı önleme
- save
- ayırmak
Tom için biraz kek ayırmak isteyebilirsin.
- You might want to save some cake for Tom.
- save
- (Ticaret) tasarrufta bulunmak
- save
- idareli kullanmak
- save
- (Bilgisayar) saklama
Mumlar yakın, güzel çarşaflar kullanın, fantezi iç çamaşırı giyin. Özel bir gün için saklamayın. Bugün özeldir.
- Burn the candles, use the nice sheets, wear the fancy lingerie. Don't save it for a special occasion. Today is special.
Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.
- I wanted to save this for a special occasion.
- save
- (Bilgisayar) kaydedilen
- save
- (Bilgisayar) kaydetme
Tom Mary'nin kaydetme dosyalarını sildi.
- Tom deleted Mary's save files.
Oyunu kaydetmek ister misiniz?
- Would you like to save the game?
- save for
- hariç
- save the day
- günü kurtarmak
- save up
- para biriktir
O biraz para biriktirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to save up some money.
Para biriktirmek için sıkı çalıştı.
- She's worked hard to save up money.
- save up
- {f} para biriktirmek
Para biriktirmek için sıkı çalıştı.
- She's worked hard to save up money.
O biraz para biriktirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to save up some money.
- save
- {f} tutmak
- save
- dışında
Aylığımın dışında, birkaç dolar biriktirmeye başladım.
- Out of my salary, I had begun to save a few dollars.
- save
- saklamak Kaydetmek
- save
- {i} rakibin sayı yapmasını önleme
- save
- kaydet,koru
- save
- {f} kayda geçirmek
- save as
- (Bilgisayar) dosyasını farklı kaydet
- save as
- (Bilgisayar) olarak kaydet
- save as
- (Bilgisayar) yeni adla kaydet
- save as
- (Bilgisayar) adıyla kaydet
- save as/export
- (Bilgisayar) farklı kaydet/ver
- save one's face
- (itibarını zedeleyebilecek bir durumdan) yüzünün akıyla çıkmak
- save one's skin
- postu kurtarmak
- save one's skin
- paçayı kurtarmak
- save up
- {f} tasarruf etmek
Tom bir araba satın almak için yeterli parayı tasarruf etmek istedi.
- Tom wanted save up enough money to buy a car.
- save your money
- paranı biriktir
save your money while you're young - gençken paranı biriktir.
- save
- -den başka
- save
- korumak
Sanırım doğayı korumak için herkes çaba göstermek zorunda.
- I think that everyone has to make efforts to save nature.
Çevreyi korumak için herkes katkıda bulunmak zorunda kalacak.
- Everybody will have to pitch in to save the environment.
- save
- kazanmak
Zaman kazanmak için bilgisayar kullandık.
- We used the computer in order to save time.
Zaman kazanmak için ne yapmalıyım?
- What should I do in order to save time?
- save
- (pul) biriktirmek
- save
- hariç
Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.
- Save for the cold in the hall, the gig was good.
Pazar hariç her gün çalışırım.
- I work every day save Sundays.
- save
- artırmak
- save
- kaydet
Tom Mary'nin kaydetme dosyalarını sildi.
- Tom deleted Mary's save files.
Dosyalarınızı bir CD'ye kaydetmelisiniz.
- You must save your files on a CD.
- save
- saklamak
Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.
- I wanted to save this for a special occasion.
Bu mektupları saklamak gerçekten gerekli mi?
- Is it really necessary to save these letters?
- save as
- yeni adla sakla
- save face
- zevahiri kurtarmak
- save for
- para biriktir
- save on
- israfından kaçınmak
- save on
- idareli kullanmak
- save on
- tasarruf et
- save one's breath
- çenesini yormamak
- save time
- zaman kazan
Zaman kazanmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to save time?
Zaman kazanmak için bilgisayar kullandık.
- We used the computer in order to save time.
- save-all
- şerbet tutucu
- Save Our Ship
- Save Our Ship (SOS), Uluslararası Mors Alfabesi acil durum sinyalidir (· · · — — — · · ·). Bu acil durum sinyali ilk kez Alman hükümetince 1 Nisan 1905'de yürürlüğe konmuş, Uluslararası Radyotelegraf Konvansiyonu tarafından 3 Kasım 1906'da kabul edilmiş, 1 Temmuz 1908'de yürürlüğe konmuştur
- save
- arttırmak
- save
- {f} idareli harcamak
- save
- koru(mak)
- save
- muhafaza etm
- save
- {f} kurtarmak: save s.o.'s life birinin hayatını kurtarmak
- save draft
- taslağı kaydetmek
- save for a rainy day
- (Atasözü) Sakla samanı, gelir zamanı
- save for a rainy day
- (deyim) Save something, especially money for when the need for it iş more urgent
Why don't you buy a new car? / No, I'm saving my money for a rainy day. I don't want to be caught in a bad position.
- save one's day
- (deyim) Birinin gününü kurtarmak
- save report
- raporu kaydet
- save so.
- kaydedin, böylece
- save someone's seat
- Sinema, tiyatro ve şair yerlerde birinin yerini tutmak
- save up
- Birikim yapmak, tasarruf etmek, para biriktirmek
- save up
- Tasarruf etmek, biriktirmek
- save up something for a rainy day
- (Atasözü) Ak akçe kara gün içindir
- save water
- su tasarrufu
- save
- Kaydetmek
Oyunu kaydetmek ister misiniz?
- Would you like to save the game?
- save
- gayri
- save
- sakla/koru/kurtar
- save
- baska
- save
- başka
Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.
- Save your long-winded explanations for someone else.
Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.
- Nothing but a miracle can save her now.
- save
- {f} korumak: He fought to save his homeland. Anavatanını korumak için savaştı. 3
- save
- den başka
- save
- (Avrupa Birliği) den başka, ancak, yalnız
- save
- {f} bağışlamak
- save
- (fiil) kurtarmak, kayda geçirmek, korumak, tasarruf etmek, artırmak, biriktirmek, tutmak, idareli harcamak, bağışlamak, kusuruna bakmamak, engellemek, sayı yapmasını önlemek
- save
- {e} bağ. -den başka, ... dışında, ... hariç
- save
- haricinde
- save
- {f} sayı yapmasını önlemek
- save
- {f} engellemek
- save
- {f} kusuruna bakmamak
- save and exit
- (Bilgisayar) kaydet ve çık
- save as
- yeni kayıt açmak, çalışılan dosyada değişiklik yapmamak
- save as
- Yeni Adla Kaydetmek
- save as
- yeni adla saklamak Adıya
- save as otherwise provided
- (Avrupa Birliği) aksine hüküm olmadıkça
- save bacon
- (deyim) save one's/aomeone's bacon [kd] yakayi kurtarmak,pacayi kurtarmak
- save breath
- (deyim) save one's breath [kd] bosuna nefes tuketmemek
- save current document
- Geçerli belgeyi kaydet
- save face
- görünüşü kurtarmak
- save file
- saklama kütüğü
- save for
- den başka
- save for the exceptions or derogations provided for
- (Avrupa Birliği) öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla
- save formatted values
- Biçimleriyle birlikte
- save history
- (Bilgisayar) geçmişi kaydet
- save history as
- (Bilgisayar) geçmişi farklı kaydet
- save in inbox
- (Bilgisayar) gelen kutusu'na kaydet
- save movie
- (Bilgisayar) filmi kaydet
- save my name and password
- Parola ve adımı kaydet
- save my name only
- Yalnız adımı kaydet
- save on exit
- (Bilgisayar) çıkışta kaydet
- save one's bacon
- cezadan kurtulmak
- save one's bacon
- postu kurtarmak
- save one's bacon
- ölümden kurtulmak
- save one's bacon
- paçayı sıyırmak
- save one's hide
- postunu kurtarmak
- save one's neck
- postu kurtarmak
- save one's skin
- {k} postunu kurtarmak
- save pin
- (Bilgisayar) pın'i kaydet
- save settings on exit
- (Bilgisayar) çıkışta ayarları kaydet
- save smb.'s life
- hayatını kurtarmak
- save smb.'s life
- canını kurtarmak
- save summary as
- Özeti adıyla kaydet
- save system authority
- sistem saklama yetkisi
- save that
- ancak, yalnız
- save unformatted values
- Salt Değerler Olarak
- save up for a rainy day
- kara gün için para biriktirmek
- save/update
- (Bilgisayar) kaydet/güncelleştir
- to save one's life
- Ne kadar denese de, ne kadar çabalasa da
- cannot save
- (Bilgisayar) kaydedilemiyor
- confirm save
- (Bilgisayar) kaydetmeyi onayla
- energy save
- (Bilgisayar) güç tutumu
- energy save
- (Bilgisayar) enerji tasarrufu
- fast save
- (Bilgisayar) hızlı kaydetme
- file save
- (Bilgisayar) dosya kaydet
- full save
- (Bilgisayar) tamamını sakla
- power save
- (Bilgisayar) güç koruması
- power save
- (Bilgisayar) güç tasarrufu
- prompt for save
- (Bilgisayar) kaydetmek için sor
- pinch and save
- dişinden tırnağından artırmak
- propensity to save
- tasarruf eğilimi
- He walks home to save carfare
- Yol parasından tasarruf etmek için eve yürüyerek gider
- Turn on the lights to save your eyes
- Gözlerinizi yormamak için ışığı açın
- auto save
- otomatik kaydetme
- be save
- kaydetmek olmak
- god save the king
- kral kaydetmek tanrı
- god save the queen
- kraliçe kaydetmek tanrı
- god save us
- tanrı bizi korusun
- marginal propensity to save
- marjinal tasarruf eğilimi
- put aside, save
- bir kenara kaydetmek koymak
- sos , save our souls
- sos, ruhlarımızı kurtarmak
- to save
- kaydetmek için
- to save one's neck
- postu kurtarmak için
- (UK) Save the Children Fund (United Kingdom)
- (Askeri) Çocukları Koruma Vakfı (Birleşik Krallık)
- (US) Save the Children Federation (United States)
- (Askeri) Çocukları Koruma Federasyonu (Birleşik Devletler)
- He walks home to save
- Yol parasından tasarruf etmek için eve yürüyerek gider
- background save
- (Bilgisayar) arka planda kayıt
- enforced save
- zorunlu tasarruf
- failed to save
- (Bilgisayar) kaydedemedi
- marginal propensity to save
- (Ticaret) marjinal tasarruf meyli
- pull off a great save
- (Spor) nefis bir kurtarış yapmak
- recovery save set
- Kurtarma Kaydetme Kümesi
- scrimp an save
- (deyim) cok tutumlu davranmak
- scrimp and save
- dişinden tırnağından artırmak
- scrimp and save
- (deyim) kemerleri sıkmak