Salt is sold by weight.
- Tuz ağırlıkla satılmaktadır.
Butter is sold by the pound in the USA.
- Amerika'da tereyağı paund'la satılmaktadır.
I sell clothing online.
- Ben çevrimiçi giysi satarım.
He decided to sell the car.
- Arabayı satmaya karar verdi.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
The sale of cigarettes should be banned.
- Sigara satışı yasaklanmalıdır.
Stamps are not sold in this store.
- Bu dükkânda pul satılmıyor.
This medicine is still not sold in pharmacies.
- Bu ilaç, halen eczanelerde satılmamaktadır.
Tom saw vending machines everywhere when he visited Japan.
- Tom Japonya'yı ziyaret ettiğinde her yerde otomatik satış makinaları gördü.
Tom didn't have enough change to buy a drink from the vending machine.
- Tom'un otomattan bir içecek satın almak için yeterli bozuk parası yoktu.
Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
- Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
The poor girl made a living by selling flowers.
- Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
Operasyon bir SAT timi tarafından yapıldı.
Cumartesi, haftanın son günüdür.
- Saturday is the last day of the week.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
- Tom sat on the porch and read the paper.
Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
- Tom sat on the porch, reading the evening paper.
Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.
- An old man sat next to me on the bus.
İki âşık çay içerek yüz yüze oturdular.
- The two lovers sat face to face, drinking tea.