A friend in the market is better than money in the chest.
- Piyasadaki bir arkadaş, sandıktaki paradan daha iyidir.
He brought a chest, in which there were very valuable goods.
- İçinde çok değerli eşyaların bulunduğu bir sandık getirdi.
Winston doesn't want to buy a book, because he already has many boxes full of books.
- Winston bir kitap satın almak istemiyor, çünkü zaten birçok sandık dolusu kitabı var.
Tom is carefully stacking the boxes.
- Tom sandıkları dikkatle yığıyor.
The people will decide at the ballot box.
- İnsanlar sandıkta karar verecek.
We have to find out what's in the crate.
- Sandıkta ne olduğunu bulmak zorundayız.
This crate contains apples.
- Bu sandık elma içeriyor.