salgın

listen to the pronunciation of salgın
التركية - الإنجليزية
epidemic

Scores of people died in the epidemic. - Salgında çok sayıda insan öldü.

His prompt action prevented an epidemic. - Onun zamanında müdahelesi salgını engelledi.

outbreak

There is no reason to be unnecessarily worried about the outbreak. - Salgın konusunda gereksiz yere endişeli olmak için hiçbir sebep yoktur.

There is no need to be unnecessarily anxious about the outbreak. - Salgından gereksiz yere endişelenmeye gerek yok.

epidemical
contagious, epidemic; epidemic
rife
epidemic (disease)
contagious
epidemic, outbreak (of an epidemic disease)
epidemic invasion (of insects, pests)
inroad
salgın hastalık
Epidemic
salgın hastalık
(hayvan) murrain
salgın hastalıklar bilimi
epidemiology
salgın olmak
go about
salgın olmak
go around
salgın hastalık
plague

Thousands of people died during the plague. - Salgın hastalık sırasında binlerce insan öldü.

salgın hastalık
epidemic contagious disease
salgınlar
outbreaks

This campaign cannot forestall new Zika virus outbreaks. - Bu kampanya yeni Zika virüs salgınlarını önleyemez.

Salmonella outbreaks blemished spinach importers' reputation for running clean factories. - Salmonella salgınları ıspanak ithalatçılarının temiz fabrika çalıştırma itibarını lekeledi.

öldürücü salgın hastalık
pestilence
التركية - التركية
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
Bir hastalığın veya başka bir durumun yaygınlaşması veya birçok kimselere birden bulaşması
Belli bir hareketin, davranışın, sözün toplumda yaygınlaşması
Gereğinde herkesten para veya mal olarak toplanan geçici vergi
Bir şeyin bir yere girip her yanı kaplaması, istila
epizooti
müstevli
Salgın hastalık
(Hukuk) EPİDEMİ
salgın
المفضلات