تعريف sai̇l في الإنجليزية التركية القاموس.
- sail
- {f} denize açılmak
Tom kiminle denize açılmak istedi?
- Who did Tom want to go sailing with?
Tom'un neden gelecek hafta bizimle denize açılmak istemediğini bilmiyorum.
- I don't know why Tom doesn't want to go sailing with us next week.
- sail
- yelken
Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
- After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
Gemi yarın 15:00'te Hong Kong'a yelken açacak.
- The ship will set sail for Hong Kong tomorrow at 3 p.m.
- sail
- yelkenli
Tom küçük yelkenlilere kaptanlık yapmaktan hoşlanır.
- Tom likes to skipper small sailboats.
Hiçbir yelkenli bundan daha hızlı değildir.
- No sailboat is faster than this one.
- sailing
- deniz yolculuğu
Tom'la deniz yolculuğuna gitmeyi gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I'm really looking forward to going sailing with Tom.
- sailing
- {i} denize açılma
Ben denize açılmak istedim.
- I wanted to go sailing.
Tom bizimle denize açılmaya gelmek istemiyordu.
- Tom didn't want to come sailing with us.
- sail
- süzülmek
- sail
- (Askeri) gemi ya da yelkenli ile gitmek
- sail
- üzerinde seyretmek
- sail
- yelkenliyle gitmek
- sail
- kolayca geçmek
- sail
- gitmek
- sail
- gemi
Gemi öğleyin hareket edecektir.
- The ship will set sail at noon.
Gemi yarın Honolulu'ya denize açılacak.
- The ship sails for Honolulu tomorrow.
- sail
- su üzerinde seyretmek
- sail
- {f} denizde yol al
- sail
- (yelkenli/gemi/vb.) yönetmek
- sail
- yelken açmak
Tom hâlâ Mary ile yelken açmak istiyor.
- Tom still wants to go sailing with Mary.
Ben de seninle yelken açmak için sabırsızlıkla bekliyorum.
- I'm looking forward to going sailing with you.
- sail
- götürmek
- sail
- yelkenli gezintisi
- sail
- yola çıkmak
- sail
- /vb.ile gitmek
- sail
- deniz yolculuğu
Tom'la deniz yolculuğuna gitmeyi gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I'm really looking forward to going sailing with Tom.
- sail
- yeldeğirmeni kanadı
- sail
- yel değirmeni yelpazesi
- sail
- {f} gemi ile gitmek
- sail
- {f} tehlikeli bir yolda gitmek, tehlikeli bir şekilde hareket etmek
- sail
- {f} gururla hareket etmek
- sail
- {i} yelkenler
O teknenin güzel yelkenleri var.
- That boat has pretty sails.
Ben rüzgarın yönünü değiştiremem, ama her zaman benim hedefe ulaşmak için benim yelkenleri ayarlayabilirim.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- sail
- {f} yüzdürmek
- sail
- yelkenle seyretmek
- sail
- {f} havada süzülmek
- sail
- {i} gemi ile yolculuk
- sail
- havada uçmak
- sail
- yelkenli gemi
- sail
- {f} gemi ile yol almak
- sail
- {i} denize açılma
Ben denize açılmak istedim.
- I wanted to go sailing.
Tom bizimle denize açılmaya gelmek istemiyordu.
- Tom didn't want to come sailing with us.
- sail
- {f} sail close to the wind k.dili
- sail
- {f} gemi ile yola çıkmak
- sail
- {f} (gemi) kullanmak
- sail
- gemi gibi su üstünde yüzmek
- sail
- {f} uçurmak
- sail
- {f} uçmak
- sail
- {f} yelkenli ile gitmek
- sail
- yelkene benzer herhangi bir şey
- sail
- {f} (yazının/sözün) açık saçık olmasına ramak kalmak
- sail
- topluluk ismi yelkenli gemiler
- sail
- {f} havada uçurmak
- sail of the line
- kalyon
- sail away
- uzaklara yelken açmak
- sail close of the wind
- (Askeri) orsasına seyretmek
- sail close to the wind
- (Askeri) orsasına seyretmek
- sail close to the wind
- (deyim) tehlikeyi göze almak
- sail drive
- (Askeri) saildrive
- sail into
- (deyim) söze karışmak
- sail twine
- (Askeri) ispavlo
- sail under false colours
- kuzu postuna bürünmek
- sail boat
- yelkende
- sail close to the wind
- k. dili 1. tehlikeli bir yolda gitmek, tehlikeli bir şekilde hareket etmek. 2. (yazının/sözün) açık saçık olmasına ramak kalmak
- sail into
- k. dili 1. -e büyük bir şevkle girişmek. 2. -i fena halde azarlamak, -i haşlamak
- sail off
- yelken açmak
- sail on
- gitmek
- sail out
- (Denizcilik) Yelken açmak
- sail through
- yelken ile
- sail twine
- Yelken dikiminde kullanılan sağlam sicim
- sail under false colors
- olduğundan başka türlü görünmek
- sail-shaped
- Yelken şekilli
- sail a boat
- tekne kullanmak
- sail before the mast
- tayfalık yapmak
- sail before the wind
- (Askeri) pupa yelken gitmek
- sail in
- söze karışmak
- sail in
- girmek
- sail in
- dalmak
- sail in
- (Fiili Deyim ) 1- ansızın çıkagelmek , girmek , damlamak 2- (yumrukla) saldırmak , hücum etmek
- sail into
- lâf etmek
- sail into
- {k} -e büyük bir şevkle girişmek
- sail into
- azarlamak
- sail into
- fırça atmak
- sail into
- dil uzatmak
- sail into
- {k} -i fena halde azarlamak, -i haşlamak. sail under false colors olduğundan başka türlü görünmek
- sail reaper winged harvester
- (Tarım) kanatlı orak makinesi
- sail surface
- (Askeri) yelken alanı
- sail under false colors
- (deyim) kuzu postuna bürünmek
- sail under false colours
- (deyim) olduğundan farklı göstermek
- sail yard
- (Askeri) gabya yelkeninin sereni
- sand sail
- kumlu zemin
- fore sail
- (Askeri) veleistralye yelkeni
- fore topmast stay sail
- (Askeri) veledibarka
- main sail
- (Askeri) ana yelken
- sail
- seyretmek
- sailing
- (Askeri) denizde giderek
- sailing
- (Ticaret) gemiyle yolculuk
- drag sail
- deniz demiri
- full sail
- pupa yelken
- head sail
- ön yelken
- head sail
- pruva yelkeni
- lateen sail
- üçgen yelken sereni
- sailing
- sefer
- sailing
- yelken kullanma
- sailing
- gemicilik
- sailing
- {f} denizde yol al
- square sail
- kare yelken
- bear low sail
- düşük yelken ayı
- haul in the sail
- yelken içinde vurgun
- in sail
- dalmak
- pulls up the sail
- kadar yelken çeker
- set sail
- set yelken
- ship ahoy, sail ho
- gemi yahu, ho yelken
- take the wind out of someone's sail
- sevinci kursağında kalmak
- clap on sail
- (Askeri) yelkenleri açarak hızlanmak
- fore and aft sail
- yan yelkeni
- go for a sail
- (Askeri) yelkenliyle gezintiye çıkmak
- go in full sail
- pupa yelken gitmek
- jib sail
- flok yelkeni (gemi)
- make sail
- sefere çıkmak
- ready to sail
- (Askeri) yola hazır (gemi)
- royal sail
- kontra babafingo direği
- sailing
- {i} yelkencilik
Yelkencilikle ilgili çok şey biliyorum.
- I know a lot about sailing.
Tom bir yelkencilik eğitmeni olarak çalışmaktadır.
- Tom works as a sailing instructor.
- sailing
- geç/yönet/git
- sailing
- {i} gemi ile yolculuk
- sailing
- {i} yelken sporu
Tom yelken sporuna gitmenin eğlenceli olacağını düşündü.
- Tom thought that it would be fun to go sailing.
Tom'un hobileri bahçevanlık, yelken sporu, marangozluk ve bisikletçiliktir.
- Tom's hobbies are gardening, sailing, carpentry and cycling.
- sailing
- {i} den. kalkış saati
- sailing
- {i} gemi yolculuğu
Pazartesi günü gemi yolculuğuna gidiyoruz.
- We're going sailing on Monday.
- sailing
- kalkış saati
- sailing
- sailing orders sefer talimatı
- set sail
- (Fiili Deyim ) yolculuğa çıkmak , yelken açıp kalkmak
- set sail
- yelken açmak
- storm sail
- (Askeri) fırtına yelkeni
- strike sail
- yelkenleri mayna etmek
- studding sail
- cunda yelkeni
- to sail
- gemi ile yola çıkmak
- under sail
- yelkenleri fora edilmiş olarak, seyir halinde
- what time does the ship sail
- gemi ne zaman ayrılıyor