The terrible scene made him shudder.
- Korkunç sahne onu ürpertti.
The terrible scene made him tremble in fear.
- Korkunç sahne onu korku içinde titretti.
The man dancing on the stage is my uncle.
- Sahnede dans eden adam benim amcam.
Roger liked writing songs. He also liked to perform his own songs on the stage.
- Roger şarkı yazmayı seviyordu. Aynı zamanda kendi şarkılarını sahnede söylemeyi de seviyordu.
Soon, in the great theatre, the lights will be put out, and the empty stage will be left to ghosts.
- Yakında büyük tiyatroda ışıklar söndürülecek ve boş sahne hayaletlere terk edilecek.
The actor was on the stage for most of the play.
- Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
We have to set the scene for negotiations.
- Biz müzakereler için sahne ayarlamak zorundayız.
The theater group performed the new play.
- Tiyatro grubu yeni oyunu sahneledi.