Vassily brought his watch to the watchmaker.
- Vassily saatçiye saatini getirdi.
Tom is an expert watchmaker.
- Tom uzman bir saatçi.
Tom is an expert clockmaker.
- Tom uzman bir saatçidir.
The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
I've been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyorum.
She gave him a clock.
- O, ona bir saat verdi.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
I bought a watch and I lost it the next day.
- Bir saat aldım ve ertesi gün onu kaybettim.
My watch is ten minutes late.
- Saatim on dakika ileri.
I usually get up at eight o'clock.
- Genellikle saat sekizde kalkarım.
You get up at 5 o'clock every morning.
- Her sabah saat 5'te kalkarsın.
It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
- Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
It took me several hours to write it.
- Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
I've been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyorum.
There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.
- Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.
Did the timer go off?
- Saat çalmaya başladı mı?