sağlayıcı

listen to the pronunciation of sağlayıcı
التركية - الإنجليزية
supplier
verifier
provider

For the time being, I'm happy with my internet service provider. - Şimdilik internet servis sağlayıcımdan memnunum.

Sami is the sole provider for the family. - Sami, aile için tek geçim sağlayıcısıdır.

sanal ana sağlayıcı
(Askeri) virtual prime vendor
sağla
provide

She provided the traveler with food and clothing. - O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.

I am able to provide food and clothes for my family. - Ben ailem için yiyecek ve giyecekler sağlayabilirim.

internet hizmet sağlayıcı
(Bilgisayar) internet service provider
internet servis sağlayıcı
Internet service provider
istikrar sağlayıcı
(Ticaret) stabilizing
servis sağlayıcı
(Askeri,Telekom) service provider
sağla
made available to
sağla
enable to be
sağla
{f} enabling
sağla
{f} stand by
sağla
{f} supply

The Great Lakes supply drinking water. - The Great Lakes içme suyu sağlar.

Cows supply us with milk. - İnekler bize süt sağlar.

sağla
provide for

They had a lot of children to provide for. - Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı.

I have a large family to provide for. - Geçimini sağlayacak büyük bir ailem var.

sağla
make available to
sağla
{f} provided

She provided for her old age. - Onun yaşlılığında geçimini sağladı.

He provided them with food. - O, onlara yiyecek sağladı.

sağla
employ

The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees. - Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.

Japanese companies generally provide their employees with uniforms. - Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.

sağla
provide with
sağla
enable to
sağla
lay on
sağla
supply with
sağla
{f} supplying

They were accused of supplying arms to terrorists. - Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.

uzak sağlayıcı
remote provider
hizmet sağlayıcı ortamı; muharebe destek teçhizatı
(Askeri) client server environment; combat support equipment
sağla
supplies

This lake supplies our city with water. - Bu göl kentimize su sağlamaktadır.

The Red Cross constantly supplies food to the disaster areas. - Kızıl Haç afet bölgelerine sürekli olarak gıda sağlar.

sağla
procure
sağla
providewith
sağla
enable

The property left him by his father enables him to live in comfort. - Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.

I afterward sold them to enable me to buy R. Burton's Historical Collections. - Ben sonradan bana R. Burton 'ın Tarihi Koleksiyonlarını satın almamı sağlaması için onları sattım.

sağla
providefor
sağla
enableto
sağla
layon
sızdırmazlık sağlayıcı
sealant
التركية - التركية
Sağlama niteliği olan, sağlayan
sağlayıcı
المفضلات