sızdır

listen to the pronunciation of sızdır
التركية - الإنجليزية
{f} leak

Someone leaked the secret to the enemy. - Birisi düşmana sırrı sızdırdı.

Tom fixed the leaky faucet. - Tom sızdıran musluğu tamir etti.

{f} leaking

His secretary flatly denied leaking any confidential information. - Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.

Will they manage to stop the leaking tap? - Sızdıran musluğu durdurmayı başaracaklar mı?

sız
(Havacılık) free from
sız
bereft
sız
exude
sız
{f} ooze

Green slime oozed out the pipe. - Borudan yeşil balçık sızdı.

sız
seep

If your windows are not airtight, moisture will seep in. - Pencereleriniz hava geçirmez değilse nem içeri sızar.

The cold seeped into her bones. - Soğuk onun kemiklerine sızdı.

sız
{f} seeping
sız
without

Mary accepted everything without complaining. - Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti.

I just snuck in Tom's back door without him noticing. - O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım.

sız
devoid of
sız
with no
sız
in
sız
void of
sız
ex
sız
wanting
sız
sine
sız
innocent of
sız
{f} leak

There is a leak in the roof. - Çatıda bir sızıntı var.

Someone leaked the secret to the enemy. - Birisi düşmana sırrı sızdırdı.