sıraca

listen to the pronunciation of sıraca
التركية - الإنجليزية
scrofula, king's evil
scrofula, the king's evil
struma
(Tıp) goiter
(Tıp) goitre
king's evil
(Tıp) scrofula
sıra
{i} alignment
sıra
array
sıra
sequence

Auto-destruct sequence was set. - Otomatik imha sırası kuruldu.

A convergent sequence is bounded. - Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

sıra
{i} queue

We queued up for the bus. - Biz otobüs için sıraya girdik.

The queue is too long at the ticket office. - Bilet ofisinde sıra çok uzun.

sıra
{i} bench

Tom took a seat next to Mary on the bench. - Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.

The boy sitting on the bench is Tom. - Sırada oturan oğlan Tom'dur.

sıra
rank

His rank isn't high enough for that position. - Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.

He ranked fourth on a total of 56 runners. - O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.

sıra
place

Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki. - Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.

Our friend finished the race in second place. - Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.

sıra
row

Tom sat two rows ahead of me. - Tom iki sıra önümde oturdu.

Tom always wants to sit in the front row. - Tom her zaman ön sırada oturmak ister.

sıra
order

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

Tickets will be allotted in order of application. - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

sıra
line

You must stand in a line to buy the ticket. - Bilet almak için sırada durmalısınız.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

sıra
turn

It was my turn to clean the room. - Odayı temizleme sırası benimdi.

It's your turn to sing. - Şarkı söyleme sırası senin.

sıraca hastalığı
scrofula
sıraca hastalığı
king's evil
sıraca hastası
scrofulous
sıraca türünden
strumous
sıra
{i} range

Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines. - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.

sıra
desk

A book is lying on the desk. - Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.

There is one apple on the desk. - Sıranın üzerinde bir elma var.

sıra
lineup
sıra
queue, line, file; order, sequence; turn; (oyunda) go; regularity; right time, occasion; desk, bench
sıra
(okul) desk
sıra
{i} form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

sıra
right time
sıra
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
amplitude
sıra
bout
sıra
arrange

Poetry consists of the best words arranged in the best order. - Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.

sıra
(Askeri) frequency

The recent frequency of earthquakes makes us nervous. - Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.

sıra
pew

Tom usually sits in the back pew. - Tom genellikle arka sırada oturur.

sıra
raw

Is it safe to eat raw fish during pregnancy? - Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?

sıra
locate

During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland. - 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.

sıra
regularity
sıra
go
sıra
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
fit
sıra
(Biyoloji) batch
sıra
tier
sıra
series
sıra
occasion

They visited me occasionally. - Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.

Occasional showers are possible tomorrow. - Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.

sıra
succession
sıra
string
sıra
catena
sıra
band
sıra
{i} slot
sıra
ordinal

Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers. - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

sıra
occurrences
Sıra
(Askeri) column
sıra
train

They discovered a very talented player during summer training. - Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.

During the strike, 35% of the trains will operate. - Grev sırasında trenlerin % 35'i çalışacak.

sıra
linage
sıra
settle
sıra
file

We followed him single file till we reached the cabin. - Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.

She sorted the files in alphabetical order. - O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.

sıra
the right time to ...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now's just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn't the right time
sıra
desk (in a school classroom)
sıra
point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers
sıra
of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes
sıra
arrangement
sıra
bank , sequence
sıra
progression
sıra
spell

Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name. - Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.

sıra
row; line; queue; file
sıra
turn: Sıra sende. It's your turn
sıra
(things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row
sıra
order, sequence
sıra
bank

The bank collapsed during the recession. - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.

I got to the bank and luckily didn't have to get in line. - Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.

sıra
thread
sıra
cue
التركية - التركية
Deride ve daha çok boyunda görülen değişiklik; lenf düğümlenmelerinin şişkinliğiyle beliren tüberküloz türü
Deri tüberkülozu
Lenf düğümlenmelerinin şişkinliğiyle beliren tüberküloz türü
sıraca otu
Sıracagillerden, birçok türünün kökleri hekimlikte kullanılmış olan bir bitki (Scrophularia)
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi: "Şehir esnafı şekercisinden tutun da, berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar."- S. F. Abasıyanık
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman: "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı."- M. Ş. Esendal. Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer: "Oturacak yerler tahta sıralardan olur."- S. Birsel
sıra
Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer
sıra
Bu biçimdeki topluluğun durumu
sıra
Sıra durumunda olan, sıra oluşturan
sıra
Düzen
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
sıra
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
sıra
Sıra kelimesi ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kurar ve ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde, anlamlarında kullanılır
sıra
Dershane, meclis gibi yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
الإنجليزية - التركية

تعريف sıraca في الإنجليزية التركية القاموس.

sıra
nokta üst üste punctuation colon
sıraca
المفضلات