Your boundaries don't confine me.
- Sizin sınırlar beni tutmaz.
Above the clouds, the pilot felt a freedom without boundaries.
- Pilot bulutların üstünde sınırları olmayan bir özgürlük hissetti.
The limits of my language mean the limits of my world.
- Benim dil sınırlarım benim dünyamın sınırları anlamına gelir.
He had reached the limits of his patience.
- Sabrının sınırlarına ulaşmıştı.
The police established that Dan acted within the bounds of self-defense.
- Polis, Dan'in kendini savunma sınırları içinde hareket ettiğini tespit etti.
Such matters are beyond the bounds of human knowledge.
- Bu tip konular insanın bilgi sınırlarının ardındadır.
Many families went west to make a new life on the frontier.
- Çok sayıda aile sınırda yeni bir hayat kurmak için batıya gitti.
In the 1880's, this was a harsh frontier town.
- 1880'lerde burası haşin bir sınır kasabasıydı.
The Rhine is the boundary between France and Germany.
- Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.
There is a fence marking the boundary between our yard and the neighbor's.
- Bizim ve komşunun avlusu arasındaki sınırı işaretlemek için bir çit vardır.
The army is in the north to protect the border.
- Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.
Germany shares a border with France.
- Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
The limits of my language mean the limits of my world.
- Benim dil sınırlarım benim dünyamın sınırları anlamına gelir.
In towns, speed is limited to 50 km/h.
- Şehirlerde, hız saatte 50 km ile sınırlıdır.
It is important to know your own limitations.
- Kendi sınırlarını bilmen önemlidir.
She knows her limitations.
- O, kendi sınırlarını bilir.
The Rhine is the boundary between France and Germany.
- Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.
This river forms the boundary between the two prefectures.
- Bu nehir, iki il arasındaki sınırı oluşturur.
There is no limit to human progress.
- İnsanlığın ilerlemesi için sınır yoktur.
There is a limit to how much one can tolerate.
- Birinin ne kadar tahammül edeceğine dair bir sınır var.
The political party crossed the margin of five percent in the first polls.
- Siyasi parti ilk anketlerde yüzde beş sınırını geçti.
Layla suffered from borderline personality disorder.
- Leyla, sınırdaki kişilik bozukluğundan muzdaripti.
Tom has a deadline to meet.
- Tom'un buluşmak için zaman sınırı var.
Confine your remarks to the matter we are discussing.
- Yorumlarını tartıştığımız konuyla sınırla.
Your boundaries don't confine me.
- Sizin sınırlar beni tutmaz.
Such matters are beyond the bounds of human knowledge.
- Bu tip konular insanın bilgi sınırlarının ardındadır.
Stupidity knows no bounds.
- Aptallık hiçbir sınır tanımaz.