sıkıştı

listen to the pronunciation of sıkıştı
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) jammed

The locking mechanism has jammed. - Kilitleme mekanizması sıkıştı.

We nearly had an accident when the car brakes jammed. - Araba frenleri sıkıştığında neredeyse bir kaza yapıyorduk.

Simple past tense and past participle of jam
Of or pertaining to something which is stuck

Her poor little baby toe got jammed in the door.

filled to capacity; "a suitcase jammed with dirty clothes"; "stands jam-packed with fans"; "a packed theater
{s} wedged, pressed, packed, full, crowded, squeezed; stuck, caught; disrupted (as of a radio signal)
sıkış
squeeze

Can you squeeze me into your busy schedule? - Beni yoğun programına sıkıştırabilir misin?

sıkış
{i} clench
sıkış
{f} jam

I think we'll get there in time if we don't get caught in a traffic jam. - Bir trafik sıkışıklığı yakalanmazsak, sanırım zamanında orada olacağız.

Had they left a little earlier, they would have avoided the traffic jam. - Biraz daha erken çıksalar, trafik sıkışıklığını atlatırlar.

sıkıştı
المفضلات