The article had three columns.
- Makalenin üç sütunu vardı.
Sami got an e-mail from a person who read his column in the newspaper.
- Sami, gazetedeki sütununu okuyan birinden bir e-posta aldı.
I found this column interesting.
- Ben bu sütunu ilginç buldum.
The libelous column can still be read on the website of the previously mentioned newspaper.
- İftira niteliğindeki sütun hâlâ önceden bahsedilen gazetenin internet sitesinde okunabilir.
Fadil and Layla were pillars of their church.
- Fadıl ve Leyla kiliselerinin sütunlarıydı.
He bumped his head against a post.
- Başını bir sütuna çarptı.