If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent.
- Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.
When she is on her period she can be more disagreeable than usual.
Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
I will stay here for a short period.
- Burada kısa bir süre için kalacağım.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
He has a short attention span.
- Kısa bir dikkat süresi var.
What is the average life span in Japan?
- Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?
Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
I have been on friendly terms with him for more than twenty years.
- Onunla yirmi yıldan daha fazla süredir samimiyim.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
I looked after him for a period of time.
- Ben bir süre için onun bakımını üstlendim.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Her deathly paleness is due to long illness.
- Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
- Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
They went skiing during their date.
- Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
I've been in China for less than a month.
- Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
- Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
For a while she did nothing but stare at me.
- Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
She pondered the question for a while.
- Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job.
- Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
He can run a hundred meters in less than ten seconds.
- O, on saniyeden daha az bir süre içinde yüz metre koşabilir.
He did his best but soon saw that he could not compete with such a fast runner.
- O elinden geleni yaptı ama kısa sürede böyle bir hızlı atlet ile rekabet edemeyeceğini gördü.
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.