sürüklemek!

listen to the pronunciation of sürüklemek!
التركية - الإنجليزية
التركية - التركية
Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek: "Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü."- A. Gündüz
İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek
Kötü bir duruma, sona doğru götürmek: "Kız kardeşini kötü yola sürükledi diye babası reddetmişti."- S. F. Abasıyanık. İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek: "... benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir."- Y. Z. Ortaç
Akarsu, götürmek: "Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu."- A. İlhan. İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek veya bir işi yapmaya zorlamak: "Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek veya bir işi yapmaya zorlamak
Akarsu için, götürmek
Kötü bir duruma, sona doğru götürmek
Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek